Hiç Nefes Aldınız mı?

Hiç nefes aldınız mı? Ben aldım ve o günden beri hiç bir şey aynı değil desem? Bu yazı için öneri geldiğinde hemen yazmak istedim. Bunun en temel sebebi ise daha fazla insanın “nefes almasını” can-ı gönülden istemem. Çünkü Yoga size, benliğinize, nefes aldıran bir kanal açıyor.

Hayatımız, hayatınız bitmeyen, sonu gelmeyen konular ve belki de sorunlarla dolu. Bitmesi gereken işler listemiz var her günümüzü dolduran.  Yaşamakla, yetişmek eşdeğer olmuş halde. Yaşadığımızı, bir şeylere yetişip ajandamızda “yapıldı” diye işaretlediğimiz sürece hissediyoruz sanki.

Bunda garipseyecek bir şey yok aslında, bu öğrendiğimiz yöntem; çok iyi bildiğimiz, çocukluğumuzdan beri bize öğretilen… “Daha ulaşılacak hedefler, varılacak zirveler, kazanılacak paralar var” meselesi. Bir gün aldığımız çantalar, giydiğimiz rengarenk elbiseler ve gittiğimiz onlarca dünya şehri bile içimizdeki boşluğu doldurmaya yetmediğinde başka bir şey arıyoruz. Belki de bu bilinçle son yıllarda insanların Yoga gibi yöntemlere olan ilgisi arttı.

Geçenlerde okuduğum bir kitap bana bu açlığımızın neyle ilgili olduğunu bir kez daha hissettirdi. Forrest Carter’ın Küçük Ağaç’ın Eğitimi kitabında büyükanne torununa, herkesin iki aklı olduğunu bunlardan birinin, bedenin yaşaması için gerekli olan şeylerle ilgili olduğunu (barınmak, giyinmek, beslenmek gibi), ancak bu tür şeylerle hiç mi hiç ilgisi olmayan başka bir aklımızın daha olduğunu, bunun da ruh aklı olduğunu söylüyor. Bugün bu, bir kitapta ruh aklı diye geçer, başka bir gün bir televizyon programında kalbinin sesini dinle diye karşına çıkar, başka bir gün bir yoga dersinde tüm canlılığıyla önünüze dikiliverir.

Ruh aklı bize olması gerekeni değil, olanı, olduğumuz hali kavrama kapasitesini verendir. Kendimizi sadece beden değil, ruh, zihin ve beden uyumuyla tanıma yolunu açandır. Yani sadece zihnin bitmek bilmeyen –malı –meli lerden ve yargılarımızdan ziyade, kalbimizin bize söylediklerini duymamıza fırsat verendir. Ruh aklını bir kas gibi düşünürseniz, Yoga da bu kası geliştirmek için çok etkili bir araçtır.  Hayatınıza Yoga pratiğini düzenli bir şekilde kattığınızda yaşadığınız değişim aslında yeniden nefes almayı öğrenmektir.

Yoga sizi koşturmaz, her şey olması gerektiği hızdadır, aslında hiç bir şey yoga söz konusuysa gerekli de değildir. Siz kendi olduğunuz halinizle, kendi hızınızda, kimseden daha iyi olmaya çalışmadan sadece yoga akışının içinde bir zaman dilimi geçirirsiniz. Ne yazık ki sıklıkla yaptığımız, günümüz hızını, yaşam şartlarını bahane ederek kendimize, vücudumuza zaman ayırmayı ertelemek oluyor.

Günümüzde iş hayatımız bizim, stres ise iş hayatının ayrılmaz bir parçası. İşiniz organizasyon şeması çizmek, maliyet hesabı yapmak ve dünyayı kurtarmak olabilir, önemli değil. Farketmemiz gereken stresli ortamın içinde 10 dk mola verip kendinize dönebilir ve “gerçekten nefes alabilirseniz” işte o zaman kendinizi hatırlamış ve inanın yapacaklarınızı daha kendiniz olarak yapmış olacaksınız.  Biri sizin için nefes alamayacağı gibi, stresi sizin için ortadan kaldıracak bir peri de yok. Yoga ise bunun için en güzel öğretmenlerden. Seçim sizin; okuduklarınıza gülebilir, ekranı kapatır her şeye olduğu gibi devam eder ya da başka bir yaşam mümkün mü diye (kendi bulacağınız yöntemle) kapının aralığından bir göz atabilirsiniz 🙂 Namaste, (teşekkürler).