Kimilerine göre Âdem ile Havva’nın ilk evi, kimileri için ise insanların, tanrılarla buluştuğu, adaklar sunup kutladığı, tarihin en eski buluşma yeri: Göbeklitepe. 2019’a adını veren, az kalsın hiç kimsenin varlığını bile keşfedemeyeceği Şanlıurfa’daki bu tarihi arkeolojik bölgeyi, ilginç detayları ve akademik ipuçları refakatinde, bir kere daha biz de anımsatmak istedik
Yaklaşık 25 senedir kazılarına devam edilen Taş Devri / Neolitik Çağ mirası Göbeklitepe, bu yıl Türkiye kültür turizminin devlet nezdindeki ilgi odağı oldu. Şanlıurfa Müze Müdürlüğü işbirliği ile 1995’te Harald Hauptmann ile başlatılan kazılar, 2014’te hayatını kaybeden usta arkeolog Klaus Schmidt’in öncülüğünde yapılmaktaydı. Schmidt’in beş yıl önceki kaybının ardından ise, girişim halen Alman Arkeoloji Enstitüsü ve Kültür ve Turizm Bakanlığı işbirliği ile sürdürülüyor.
Göbeklitepe, adını bölgede bulunan taş yatır mezardan (ziyaretten) alıyor. Bölge, ilk kez 1963’te İstanbul ve Chicago Üniversiteleri işbirliği ile hazırlanan “Güneydoğu Anadolu Bölgesi Araştırma Projesi” çerçevesinde gerçekleştirilen yüzey araştırmalarında, İstanbul Üniversitesinden Prehistorya Bölüm Başkanı Prof. Dr. Halet Çambel ve Chicago Üniversitesinden Prof. Dr. Robert Braidwood tarafından keşfedilmişti. (1) Bu keşif çalışması ile ilgili sonuçlar ise Peter Benedict tarafından, 1980’de yayımlandı.
DİLEK AĞACINA ÇIKAN, ARKEOLOG OLUNCA
Bir diğer perspektife göre ise (5) Göbeklitepe’nin yazgısı, şöyle değişti:
1994 yılında Amerikalı arkeolog Henry T. Wright, o güne kadar bilinmeyen oldukça geniş bir Neolitik yerleşim yeri olan Gürcütepe’yi tespit etti. Aynı yıl, ziyareti esnasında Göbekli Tepe üzerinde bulunan dilek ağacına çıkan Klaus Schmidt, çevresindeki kalıntıların, Nevali Çori’de görülenlerle benzerlik gösterdiğini, dolayısıyla burasının bir Neolitik dönem alanı olduğunu yeniden keşfetti. Bu çarpıcı keşiflerden sonra, bu iki alanda incelemeler yapıldı ve buraların kazılmasının gerekli olduğu sonucuna varıldı. Böylece Kültür Bakanlığı ile imzalanan protokolle, Gürcütepe ve Göbekli Tepe’yi kapsayan “Urfa Projesi” hayata geçirildi. 1995 yılından itibaren Gürcütepe ile Göbekli Tepe kazı ve araştırma projesinin alan yöneticiliğini sürdüren Klaus Schmidt, 2003’te Profesör Hauptmann’ın emekli olması üzerine, hayatının sonuna değin, Göbekli Tepe kazı başkanlığını sürdürdü.
UNESCO tarafından da ‘Dünya Kültür Mirası’ listesine alınan bu arkeolojik bölge, en yakınındaki Örencik köyüne 1,5, Şanlıurfa’ya ise 18 kilometre mesafede. Göbeklitepe kazı alanı aslen, kabaca 12 futbol sahası büyüklüğüne ulaşıyor ki, bu da yaklaşık olarak 90 bin metrekarelik bir genişliğe karşılık geliyor.
Bünyesinde bulunan, türlü büyüklükte ‘T’ biçimli dikilitaş yapıları ve bunlar üzerine oyma türlü canlı kabartmalarıyla bilinen Göbeklitepe’nin yaşı ise, Dünyadaki antik kültür mirası alanlarına kıyasla, son derece nadir bir konuma karşılık geliyor. Örneğin bu bölge halen, Mısır piramitleri (M.Ö. 2 bin 600) ve İngiltere Stonehenge dikit kalıntıları ile (M.Ö.2 bin 500) karşılaştırıldığında, Milâttan Önce 10 bininci yıl sürecinden kalma oluşuyla, insanlığın geçmişi ve yaşam alışkanlıkları, estetik ve mistik değerleri, gelenek ve pratik olasılıkları hakkında tekrar düşünmemiz için bize kaçınılmaz bir fırsat ve Türkiye için de sıra dışı bir ayrıcalık ortaya koyuyor. (3)
TOPLAM SAYILARI 100’E ULAŞIYOR
Fırat nehri güneyinde kalan, Harran Ovası’nı kuzeyde sınırlayan uzun bir yükseltiler bölgesinde, görüş ve manzaraya hâkim konumda olan (2) İnsanlık mirası Göbeklitepe’deki ‘D yapısı’nda saptanmış en büyük dikilitaşlar, birbirine paralel iki adet yapıyı buluştururken, bunlar birer yatay ve dikey kolon / kütleden oluşuyor ve yükseklikleri ise beş metreye ulaşıyor. Bunu çevreleyen duvarın çeperlerinde ise, sayıları 10 ilâ 12 adet olmak üzere, merkezî konumda olan ve olmayan benzer yapıya / kolona daha rastlanabiliyor. Taşların ‘antropomorfik’ olarak nitelendiği bölgede bu anlamda 1,5 ile 5 metre boyları arasında değişen 100 dolayında dikilitaşın bulunduğu biliniyor. Bu taşlarda, sürüngenlerden kuşlara, tilkilerden, boğalara, yaban domuzlarından, turna, leylek, çöl varanı, örümcek, akrep, yılan, yaban koyunu ve kafası yenmiş insan betimlemesi ile abartılı erkeklik organı bulunan erkek figürlerine dek pek çok betimlemeye rastlamak, mümkün. Taşlarda ayrıca bazen, H harfi ve U harfi biçiminde bir sembol de (5) kendini belli ediyor.
BİR İNANÇ TURİZMİ ALANI : GÖBEKLİTEPE
Bu yönüyle bilimsel literatürün en eski ve ilk tapınağı olarak bilinen Göbeklitepe, ‘Peygamberler Şehri’ olarak da bilinen Şanlıurfa bölgesindeki varlığıyla, akla yine ezelî bir konuyu, ‘İnanç Turizmi’ni getiriyor.
Tarih boyunca, dinlerin ve türlü inanç ritüellerinin dünya coğrafyası üzerinde ürettiği medeniyet, kültür ve ticaretin, dünyanın politik ve sosyal ajandasını, hatta sınırlarını nasıl dönüştürdüğü gerçeği, bir bakıma Göbeklitepe için de yine kendini ispatlıyor. Bir cazibe alanı oluşturan Göbeklitepe’ye vaktiyle yapılan ziyaretlerin, uzun bir dönem sonunda tekrarlanmış olması da, arkeologlar için ayrı bir soru işareti. İnsanların burayı önce neden terk edip, daha sonra niçin yeniden döndükleri, tüm gizini bugün için de koruyor.
Kimi uzmanlar, bu bölgenin, avcı-toplayıcı toplulukların ibadet ettikleri, tanrılara kurbanlar sundukları, yılın belirli dönemlerinde dinî festival ve şölenler yaptıkları, tanrıların yaşadıkları kutsal mekânlar olarak gördükleri ve kutsalı tecrübe ettikleri bir tapınak olarak gördüklerini dile getiriyor. (4)
BUĞDAYIN ATASI DA ORADAN ÇIKMIŞTI
Bunların yanı sıra, Çanakkale – Troya / Truva’nın ardından T.C. Cumhurbaşkanlığı tarafından da uğruna bir turizm yılı daha hamlesi başlatılmış Göbeklitepe ile ilgili çok ilginç bir yorum da, yazar David Rohl’dan literatüre kazandırılmış:
İngiliz yazar Rohl, Efsane/ Legend adlı eserinde, Hz. Adem ve Hz. Havva’nın Cennet’ten atılmasından sonra Göbeklitepe’de buluştuklarını iddia ediyor. Ona göre, ikili burada yaşamlarını sürdürüp, toprağı işlemeye başlamış ve dolayısıyla tarımı da ilk olarak burada başlatmış. (1)
SCHMİDT’İN VİZYONU, TARİHİ DEĞİŞTİRDİ
Bu noktada kaleme alınan bir diğer ilginç çalışma da, yine İngiltere’de yaşayıp çalışan tarihçi ve araştırmacı Andrew Collins’e ait. Yazar, ilk kez 2014’te, dilimizde ise üç yıl önce raflara yerleşen kitabında, (7) Göbeklitepe’nin emektarı, arkeolog Schmidt’e niçin bunca şeyi borçlu olduğumuzu, kendisinin de yazdığı Göbeklitepe kitabına gönderme yaparak, şöyle kayıt altına almış:
“Schmidt kısa sürede, bu bölgenin sadece bir kısmında değil, tamamında megalitik yapıların inşa edildiğini anladı. Bu yapıların işlevinin, doğayla bağlantılı bir ritüel olduğunu düşündü. Hatta, Göbeklitepe’deki yapıların, Çayönü ve Nevalı Çori’deki yapılarla aynı kült etkileri yansıtacağını düşündü. Burayı yeterince incelediğine karar veren Schmidt, korkutucu bir sonuca vardı; eğer hemen oradan ayrılmazsa, hayatının geri kalanını orada geçirmesi gerekecekti. Ama kaderinde orada kalıp, kendini bu SİT alanında yürütülecek kazılara adamak varmış.
NETFLİX’TEN GÖBEKLİTEPE DİZİSİ YOLDA
Özetle, hal böyle iken, kimilerine göre Âdem ile Havva’nın ilk evi, kimileri için ise insanların, tanrılarla buluştuğu, adaklar sunup kutladığı, tarihin en eski buluşma yeri, ‘İnsanlığın en eski göbek deliği’ Göbeklitepe’yi biz de anmasak, sizi biraz da olsa meraklandırmasak, olmazdı. Bu arada yine Arkeofili’ye referans ile bir arkeolojik son dakika haberi daha verelim, bölgede bulunan kesik ve yarık kafatasları da, yeni bir ritüelin habercisi… Yani taşlardaki kesik başlı o kabartmalar, yine haklı çıkmışa benziyor.
Magazinel not:
Bu koşullar altında, sosyal medyaya yansıyan haberlere de bakılırsa, Netflix, Beren Saat başrolünde bir Göbeklitepe filmi çekmeyip, ne yapabilir ki ?
(1) file:///C:/Users/USER/Downloads/GbeklitepeTapna_20160113121919910.pdf
(2) http://evreninsirlari.net/default.asp?eylem=pdfoku&pdf=138_s08_01.pdf
(3) Bilim ve Teknik Dergisi, 2014 Temmuz sayısı, Dr. Emine Sonnur Özcan imzalı tanıtım metni ve görseli.
(4) http://dergipark.gov.tr/cuid/issue/29944/334942
(5) http://evreninsirlari.net/default.asp?eylem=pdfoku&pdf=138_s08_03.pdf
(6) http://arkeofili.com/gobeklitepe-hakkinda-bilinmeyenler-dr-lee-clare-roportaji/
(7) ‘Tanrıların Doğuşu: Göbeklitepe’ ,Alfa Yayınları, Çev. Leyla Tonguç Basmacı, s.50-51
(8) http://time.com/5407072/why-beer-is-most-popular-drink-world/