Aslında dünyanın hemen hemen her şehrine gitmek için onlarca neden bulunabilir; Fransa’nın Lyon kenti için de bu 10 neden az gelebilir… Ama biz sağlam 10 nedenle başlayalım, bir gidin, belki en az bu kadar da siz ekleyeceksiniz…
1- Kötü yemek yemeniz imkânsız gibi bir şey…
Lyon’a sadece iyi yemek için bile gidilir; net. Fransız mutfağının en ‘derin’ halini temsil eden Lyon’da yer gök Michelin yıldızıyla dolu. İyi malzeme, gelenek ve teknik ustalığın birleştiği bu şehirde en basit ya da uygun fiyatlı yemek ya da atıştırmalık bile belli bir standardın üzerinde. Fransız mutfağının en efsaneleşmiş ismi Paul Bocuse da kente bugünkü zenginliğini, cazibesini veren isimlerden. Kentte Michelin yıldızlı, pahalı da gelebilecek restoranların yanı sıra Hint’inden Japon’una pek çok farklı mutfak da bulabiliyorsunuz. Ve baya iyiler. Buranın olayı ‘bouchon’lar… Bouchon (buşon) aslında tıpa anlamına geliyor (tirbuşondan aklınıza gelsin) ve kendi şarabını açabildiğin mekânları ifade ediyor. Ama burada sakatat ağırlıklı yemek yapan rahat mekânlar anlamında kullanılıyor. Bu arada Lyon’da her yerde içinde pembe şekerlerin olduğu bir dev kurabiyeye benzeyen ‘Brioche aux Pralines’ görecekseniz. Benim için çok tatlı ama yemeden dönene bir garip bakarlar:)
2- Yürüyerek dolaşılabilecek şehirlerden; mesela neler var…
Ben her yerde yürümeye başlamadan, mümkünse otomobille bir tur atmayı severim ancak Lyon güzel bir havada, görülmesi gereken pek çok yerine yürüyerek gidilebilecek bir şehir. Unesco Dünya Mirasları listesinde yer alan bu şehirde yaşayanlara ‘Lyonnais’ adı veriliyor… Şehir iki nehrin, Rhone ve Saone nehirlerinin birleştiği yerde kurulmuş. Bu nedenle de Roma döneminden bu yana ticaret, sanayi ve bankacılık merkezlerinden merkezi olmuş. En yeni, en kaliteli ve taze ürünün bu şehirde olması da bundan. Bu arada şehirde pek çok köprü var ve hepsi ayrı güzel. Şehrin pek çok yerinden kiralanabilen bisikletler ile metro, otobüs, tramvay, fünikiler de toplu ulaşım yollarından. Bu arada Lyon’da dev bir Interpol binası var; sonradan da öğrendim ki Interpol’ün merkez bürosu orasıymış… Şehirde pek çok meydan var. Daima yoğun, insan dolu meydanlar. Place Bellecour, Fransa’nın üçüncü, Lyon’un ise en büyük meydanı. Kentteki pek çok etkinlik, konser ya da protesto için merkez burası. Ortasındaki dev dönme dolaptan da tanıyabilirsiniz. Üç bölümden oluşuyor diyebileceğimiz Lyon’un eski şehir bölgesi Vieux Lyon da mutlaka görülmesi gereken yerlerden. Burada Fransızların ünlü tiyatro-kukla karakteri Guignol ile ilgili pek çok malzeme ya da oyuncak bulmak mümkün.
3- Küçük Prens sevenler bir adım öne çıksın…
Küçük Prens’in yazarı pilot Antoine de Saint-Exupery Lyon’da doğmuş büyümüş. Mimari olarak da dikkat çekici olan Lyon havaalanı onun ismini taşıyor; havalimanındaki bazı yerlerde minik minik Küçük Prens göndermeleri var. Şehrin çok merkezi bir yerinde de, insanın gözüne sokulmayan, ağaçların arasında bir yerde Antoine de Saint-Exupery ile kahramanı Küçük Prens’in yan yana oturduğu bir heykel var. Onlara aşağıdan bakıyorsunuz… Yazarı bu şehirde doğmuş ya insan, vıcık vıcık her yerden Küçük Prens objesi fışkırır sanıyor ama hiç öyle değil. Şehrin ‘Eski Şehir’ tarafından birkaç dükkanda lisanslı ürünler satılıyor, bir de havalimanında…
4- Müzeler
Lyon çok müzeli bir şehir. Özellikle de spesifik ilgi alanlarına dair müzeleri olması etkileyici. Lumiere kardeşlerin buralı olması nedeniyle sinemotografi ile ilgili bir müzenin (Musee Lumiere) burada olması doğal. Ama aynı zamanda geçmişte bu güne baskı sistemlerinin gelişmişliğini görebileceğiniz Baskı / Grafik Müzesi (Musee de l’Imprimerie de Lyon) ile yine geçmişten bu güne desen, doku gelişimini izleyebileceğeniz Kumaş ve Dekoratif Sanatlar Müzesi (Musee des Tissus et des Arts Decoratif) gibi müzeler de dikkat çekici. Sinema meraklıları için, ünlü film sahnelerinin minyatürlerini de içeren, eski şehrin içindeki Musee Miniature et Cinema da tavsiye edilesi. İçinde Degas’dan Renoir’a El Greco’dan Picasso’ya pek çok ünlü ressamın eserlerini görebileceğiniz Lyon Güzel Sanatlar Müzesi (Musee des Beaux-Arts), klasik tarzdaki dev binası, içindeki eserler, onların bölümlendirmesi ve bahçesi ile mutlaka görülmesi gereken müzelerden. Benim sadece dışını görebildiğim (Baya güzel ve farklı) Musee des Confluences‘in içi de -okuduğum kadarıyla- çok etkileyici, burası bir tür doğa ve bilim tarihi müzesi.
5- Park ama nasıl park…
Parc de la Tête d’Or; doğa ve hayvanların ön plana çıktığı apayrı bir şehir gibi. Lyon halkının en çok vakit geçirdiği, turistlerin de gitmekten keyif aldığı yerlerden. Botanik bahçesi, üzerinde kayık gezintileri yapılan nehri, hayvanat bahçesi, yürüyüş ve bisiklet parkurları ile etkileyici. Yazın daha geç saatlere, 22.30’a kadar açık.
6- Seni yeneceğim Lyon!
Şehrin birçok noktasından görebilebilen, uzaktan bir Disney şatosunu da andıran Notre Dame de Fourvière Bazilikası (La Basilique Notre Dame de Fourvière), oldukça dikkat çekici bir yapı. İçerdeki etkileyici resimli panoların her birinde ayrı bir hikâye anlatımı var. Füniküler ile kolayca ulaşılabilinecek kiliseye çıktığınızda oradan panoramik bir Lyon manzarası da karşınıza çıkıyor. Nehir ve köprülerin şehri nasıl güzelleştirdiğini daha net görebiliyorsunuz. Bu arada kilise, katedral görmeyi ilgi çekici buluyorsanız, şehrin meşhur St. Jean Katedrali, eski şehirde yani Vieux Lyon’da…
7- Alışveriş
Sırf alışveriş için Lyon’a gidilir mi? Bence hayır! Hele de bu euro döneminde… Ancak gittiğinizde alışverişi güzel olan şehirlerden. Lüks markalar da var, bizde de olan klasik zincirler de… Ancak butik dekorasyon mağazaları farklı ve özel. Fransa bir güzellik ürünleri-krem vs. cenneti olduğu için euronun şu haline rağmen onları Türkiye’den uygun fiyata almak mümkün. Eczane market diyebileceğim, küçük bir kısmı eczane, geri kalanıkrem ve vitamin satılan pek çok mağaza var. Tabii Lyon’da esas hafta içi her gün nehir kenarlarında kurulan yiyecek ile, antika ve kitap pazarlarına uğramak şart. Bu arada şahane kitapçıların kenti Lyon. Hele de çizgi roman, sanat ve yemek severler için… Tek bir sorun var, çoğunlukla sadece Fransızca!
8- Gastronomiye ilgi duyanlar Sirha zamanı, şov sevenler Işık Gösterisi zamanı gitsin
Burada eksiksiz bir Lyon rehberi yapmaktan ziyade, ‘atlanmaması gerekenleri’ not ediyorum desem yeridir; farklı bir bakışla… ‘Dünyanın gastronomi anlamındaki en büyük ve prestijli fuarı’ Sirha da bunlardan biri olabilir. Dünyaca ünlü -özellikle Fransız- şefler burada boy gösteriyor, yemekler yapıyor; hatta malum, dünyanın en prestijli şef yarışması olarak öne çıkan Bocuse d’Or da burada yapılıyor. Bir dahaki Sirha Lyon 2021 yılında olacak. Alpler’deki kayak merkezleri için en popüler ulaşım noktalarından olan Lyon, soğuktan da nasibini almıyor değil. Aralık ayında sokaklarda ışıklara baka baka gezmeyi severseniz, ikonik yapıların ışıklandırıldığı, her yerin daha ışıklı bir hale büründüğü ışık festivalini de kaçırmamanızı önerebilirim.
9- Bir ‘resimli bina’ neler değiştirir?
Bir dedim ama buradakiler birkaç… Ama en ünlüsü, dünyaca ünlü 24 tarihi, 6 da güncel kişiliği bir araya getiren, hepsini bir binanın çeşitli kat ve pencerelerine yerleştiren Fresque des Lyonnais. Rue de la Martinière üzerinde.. Google’dan yapacağınız bir ‘Les Murs des Canuts’ araması görsel olarak ne demek istendiğini anlatacaktır. The Cite Library, The Cinema Wall, The Charpennes Theatre gibi binaların duvarları da görülesi.
10- Les Halles de Lyon Paul Bocuse
Halles, bizdeki hal aslında. Tabii buranın bu hali bambaşka. Efsane şef Paul Bocuse’a teşekkür ile açılıyor kapılar bile. Karşısındaki binanın duvarında da dev bir Paul Bocuse resmi var. Halin özelliği hem sofistike alışverişlerinizi yapabilmeniz. Hem de burada yemek yiyebilmeniz. Peynirden mantara, çikolatalardan kabuklu deniz ürünlerine pek çok güzel şeyi ustalarından alıyorsunuz. Buradaki peynircileri özellikle tavsiye ederim, çikolatalar ekstra pahalı. Bu arada kapıda bir taç amblemi göreceksiniz. Bu ‘malzeme kraldır’ mottolarını temsil ediyormuş; iyi malzemesiz, iyi yemek olmaz!