İngiliz matematikçi Alan Turing 1950 yılında yayınlanan makalesinde, düşünen bir makinenin kriterini ortaya koydu. Turing testi olarak adlandırılan testin amacı, insan ile makinenin sorulara verdiği yanıtlarda, makinenin verdiği yanıtların gözlemci tarafından ayırt edilip edilemeyeceğine dayanıyor. Makine düşünebilir mi sorusuna yanıt arayan Turing testi, bize yapay zekanın varlığı ile ilgili tarihte önemli bir bakış açısı oluştursa da, yapay zekaya sahip düşünen bir makinenin varlığını ortaya koymak için yeterli kriter sayılamaz.
Yapay zeka daha modern bir ifadeyle; insan davranışını ve zekasını taklit eden akıllı sistemler yaratmayı hedefleyen bilgisayar bilimi olarak tanımlanabilir. İnsanın bilişsel kabiliyetlerinin taklit edilmesi ise; görme, işitme, öğrenme ve çözüm üretme gibi pek çok davranış yetkinliğinin makinelere kazandırılmasını sağlayacak algoritmaların tasarlanması ve uygulanması ile gerçekleştiriliyor.
Yapay zeka, popülerliğini bir miktar Hollywood filmlerine borçlu olsa da, günümüzde insan hayatına getirdiği avantajlar sayesinde her geçen gün ilgi çekiciliğini artırmaya devam ediyor. Bu popülerlik ve sunduğu imkanlar ile pek çok teknoloji şirketinin ve bilim insanının bu alana yatırım yapmasını sağlamış durumda. Günümüz bilgisayarlarındaki gelişmeler ise bu teknolojinin hızla hayatımıza girmesini kolaylaştırıyor. Her gün kullandığımız cep telefonlarında “Yapay Zeka Asistanı” bedava bir hizmet olarak sunuluyor.
Yapay Zeka aynı zamanda bir çok etik ve yasal tartışmayı da beraberinde getiriyor. Bu tartışmanın olumlu tarafında yer alanlar, yapay zekanın insanlığın yararına olacağını ve insanın yapamayacağı pek çok görevi yerine getirebileceğini savunurken, olumsuz bakış açısıyla yaklaşanlar ise insanlık için riskli ve kontrolsüz olarak görüyor. Tüm tarafların kabul ettiği gerçek ise; yakın gelecekte insanların elinden pek çok mesleği makinelerin alacağı.
Dahi teorik fizikçi Stephen Hawking de yapay zeka teknolojilerinin kontrolsüz ve hızlı gelişiminin kısıtlı biyolojik evrime sahip insanlığın sonunu getirebileceği uyarısında bulunuyor. Hawking, bütün bu riskleri göz önünde bulundurarak yapay zekanın insanlığın nasıl daha fazla yararına geliştirebileceği üzerinde düşünülmesi gerektiğini de belirtmişti.
Peki gelecekte bizi ne bekliyor?
1997’ de dünya satranç şampiyonu Garry Kasparov’u yenen süper bilgisayar Deep Blue‘dan çok daha ileri noktada olduğumuz bir gerçek.
Ben bu konuda olumlu düşünenlerdenim.
Sürücüsüz araçların yaygın olarak kullanılacağı, insan sağlığı ve güvenliğini tehdit eden alanlarda makinelerin var olacağı, iş gücü ile geçirilen gereksiz zaman kaybının insanın yaratıcılığına dönüşeceği, teknolojik gelişmelerin ise hızlanarak devam edeceği bir gelecek var önümüzde. Gelişimin ve teknolojik değişimin önüne geçilemezken; kişisel kaygılarımızı bir kenara bırakıp bu teknolojiye yön vermeye odaklanmalıyız. Makineler ile rekabet yerine, ortak bir geleceğe bu sayede ulaşabiliriz.