Her birimiz hayatımızın bir yerinde mutlaka “İkinci bir şans verilse neyi tercih ederdim, tercihlerim başka olsa şu anda neyi yaşıyor olurdum, pişmanlıklarımı telafi edebilsem başka konularda yine pişmanlık yaşar mıydım? Hatta hatta, “Başka arkadaşlar, başka eş, başka aile, başka şehir benim mutlu olmam için yeter miydi?” gibi soruları aklından geçirmiştir.
İngiliz edebiyatçı Matt Haig tarafından yazılan ve 2020 Goodreads Ödülleri’nde ‘Yılın En İyi Romanı’ seçilen, 40’ın üzerinde dile çevrilen ‘Gece Yarısı Kütüphanesi’ (The Midnight Library) ana karakter Nora’nın üzerinden kendi hayatlarımıza bakarak işte bu soruları yanıtlamamızı sağlıyor.
‘Gece Yarısı Kütüphanesi’, intihar etmeye karar veren Nora’ya hayatını değiştirecek bir yolculuk fırsatı sunuyor. Kütüphanedeki her kitap farklı bir yaşamı temsil ederken Nora da seçtiği kitaplarla o yaşamları deneyimleme fırsatı buluyor.
‘Yaşamla ölüm arasında, yaşayamadığın tüm hayatları yaşayabileceğin, yapabileceğin tüm seçimleri görebileceğin her ihtimali değerlendirebileceğin bir kütüphane var ve eline aldığın her kitap senin için farklı bir yaşamı temsil ediyor. O hayatları yaşasak mutlu olur muyduk?’ sorusu üzerinde dönen, ‘keşke’lerin ‘iyi ki’lere dönüşmesine fırsat veren bu fantastik kurgu roman, yaşamadığımız yaşamlara üzülmek yerine belki de elimizdeki ile yetinmenin bizi çok daha mutlu edeceğinin altını çiziyor.
Özetle: Yaşayamadıklarımıza hayıflanarak bir ömür geçmez; kim bilir, belki de şu an hayatın bizim için en iyi olan versiyonunu yaşıyoruzdur…
Yaşamak Demişken…
Çin’in usta kalemi Yu Hua’nın ‘Yaşamak’ ‘Huozhe’ kitabında beni kendine çeken cümle, kitabın arka kapağında yer alan ‘Bir hayat öyküsü okumak değil de sanki bir hayatı yaşamış olmak’ cümlesi oldu. Kitabı satın alırken satıcı da, “Okuduğum en etkileyici kitaplardan biri” deyince daha da heveslendim ve bir çırpıda bitirdiğim bu kitabın tek bir sayfasında bile hevesim kırılmadığı için ayrıca mutluyum.
‘Yaşamak’ ilk olarak 1993 yılında basılmış. Çin Kültür Devrimi’nin yarattığı toplumsal kırılmaları ve yoksulluğu eleştirel biçimde anlattığı için Çin’de yasaklanmış. Ardından filmi çekilmiş ve Cannes’de aldığı ödüle rağmen film de yasaklanmış.
‘Yaşamak’ta Fugui ve ailesinin hikayesine göz yaşları içinde tanıklık ediyoruz.
Fugie’nin iç dünyasında, ailesinde, etrafında, köyünde, ülkesinde olup biten bu kadar dramatik olayı bu kadar sade ve insanın içine içine işleyerek anlatabilmek her yazarın harcı değil. ‘Yaşamak’ modern edebiyat diye ortaya çıkan onca eserin arasında yıldız gibi parlıyor.
İyi ki okudum, dediğim bu kitaptan altını çizdiğim bir baş ucu cümlesiyle yazımı bitireyim:
“İnsanların unutmaması gereken dört kural vardır: Yanlış söz söyleme, yanlış yatakta uyuma, yanlış eşikten girme, elini yanlış cebe atma…”