Bir masal gibi çabuk geçiyor çocukluk. Ünlü fotoğraf sanatçımız ve yakın dostum Ali Arif Ersen, “İnsan keşke büyüyünce okula gitse, çünkü çocukluk dönemi, tahta sıralarda geçmemeli.” diyor. Şakayla karışık olsa da, bu sözlerde ciddilik payı hiç yok değil. Jean Jacques Rousseau’ya göre ise, “Çocuğu doğaya bırakmak lazım.” Ne olabilir bu sizce ?
İnsan, yaşamının başlangıcı olan çocukluk döneminde sanat, müzik, sesler, resim ve renklerle mi hayatın yolunu ve kendisini bulmalıdır ? Bana sorarsanız, cevabım “evet”. Elbette, okula gidilmesin diyemeyiz; ancak, küçük yaşta sanata olan ilgi ve uğraş, bu yakınlığın somut sonuçları olan meyvelerini zaman içinde vermeye başlar. Sanatla , çocuk yapısı ve kişiliği yontulur, incelir ve şekil alır. Güzel sanatların her bir dalı insan ruhunu yüceltir. Hayatlarını erken yaşta yönlendirebilen insanlar yaşamlarında “mutlu ve verimli” olurlar.
Çocuk kişiliğindeki kendini savunma araçları henüz az gelişmiş olduğundan; zayıftır. Bu yüzden çocuk kırılgandır.
“Çocuk yüreği asla affetmez.” diyor Şeker Portakalı adlı kitabın yazarı Vasconcelos. Bu arada, çocuk kalpli büyüklerin varlığını da yok sayamayız. Güzel bir yaşam ve iyi bir başlangıç için müzik, resim, dans ve spor diyerek sözlerimi uzatmak istemiyorum.
Kuşkusuz ki çocukluk dönemimde benim en iyi arkadaşım hep kemanım oldu. Müziğin yolculuğunda en büyük kahramanlarımla tanışma şansım oldu. Mozart’la sevgiyi ve sıcaklığı, Bach’la huzuru ve akılcılığı, Beethoven’le yaşama gücü ve sevincini, Brahms’la duyguyu, Bartok’la dehayı ve ritmi keşfettim. Doğaya inandığım kadar sanata inanıyor ve müziksiz asla olmaz diyorum…
Bu arada, müziğin dahi çocuğu Mozart’tan örnek vermeden yapamayacağım. Henüz 7 ile 13 yaşları arasında operalar, piyano ve keman konçertoları, oda müzikleri bestelemiş ve bu eserlerin bir çoğunu da, çocuk yaşlarında orta Avrupa’nın tüm şehir ve kasabalarına seyahat ederek seslendiren çocuk besteci Mozart, olağanüstü ışığını tüm dünyaya yansıtmayı başarmıştır.
En gelişmiş ülkelerde, anne karnından ana okuluna ve sonrasında ilk okulda düzenli olarak klasik müzik dinleyen ve dinletilen çocukların, zeka düzeylerinin daha ileri ve kişiliklerinin farklı gelişim gösterdiği de ıspatlanmıştır.
Naçizane önerim, her çocuğun evinde iyi müzik dinlensin ya da dinlenmesin, çocuklara çok küçük yaştan itibaren okullarında klasik müzik dinletilsin. Resim yaparken veya herhangi aktivitelerinin ‘fonunda bile’ olsa, hep klasik müzik olsun dinledikleri. Eminim ki onlar ileriki yaşlarında sadece iyi müzik dinleyeceklerdir.
Büyük dehamız, Mustafa Kemal Atatürk, işte bu yüzden konservatuvarlarımızı kurmuştur. Dünyanın ve ülkemizin istikbali için, 23 Nisan gününü çocuklara adayan ve bu mutluluğu tüm dünyada yaşatan atamıza bir kez ve bin kez daha sonsuz şükranlarımı sunarım.