“Zaman Ufku”ndan insanlığa kaygılı bakışlar / Evrim Altuğ

Turner ödüllü Sir Antony Gormley, Prof. Alan Turing heykelinin 22 Ocak’ta Cambridge’deki açılışının ardından İngiltere’ye özel bir proje ile daha gündeme geldi. “Zaman Ufku” 300 dönüme yayılan 100 figür heykeli birbirinden farklı duruşlarla doğaya sevk ediyor. Bu sergi için amacım, insanların uzaklara ve geniş alanlara gitmesi. Sanat, son zamanlarda nesnelerin yol açabileceği deneyimlerden ziyade, nesnelere ayrıcalık tanıyor.  “Zaman Ufku” bir resim değil, bir alan ve siz de onun içindesiniz.” diyen Gormley, geçen yıl Londra Bermondsey White Cube’da açtığı “Beden Politikası” sergisiyle de çok büyük ilgi görmüştü.

Alanında dünyaca tanınmış, uluslararası ödüllü Londra 1950 doğumlu heykeltraş, yerleştirme ve kamusal alan sanatçısı Sir Antony Gormley, dünyaya bıraktığı insan biçim ve yorumlarıyla hayatı, doğayı ve zamanı sınamaktan bir gün bile vazgeçmiyor.

Gormley, 22 Ocak 2024’ten itibaren Cambridge Üniversitesi King’s College alanında, matematik profesörü (Oscar ödüllü, gişe rekortmeni A Beautiful Mind filminde Altın Küre ve BAFTA ödüllü aktör Russel Crowe’un yorumladığı) Prof. Alan Turing onuruna kampüste tam zamanlı sergilenerek, 3 metre 70 santimetre yüksekliğinde bir soyutlama – figür ile selâm durmuştu.

74 yaşındaki heykeltıraş Gormley, bu projesi için “Bir ölümü anmak için değil, bir hayatın sunduğu fırsatları kutlamak için” yapıldığını söylemiş ve şunu eklemişti:

“Bu eserin, üniversite hayatının da birlikte yaşadığı bir şey olmasını ve sürekli bir sorgulama, yansıtma kaynağı, bir insanla ve gelişen zamanımızla zor ilişkisinin bir işareti olmasını istiyorum.”

Usta Gormley bu kez de vatanı Büyük Britanya’nın Norfolk bölgesinde yer alan tarihi Houghton Hall alanına, 21 Nisan – 31 Ekim 2024  arasında “Time Horizon – Zaman Ufku” isimli son geniş kapsamlı yerleştirme çalışmasını ‘serpiyor’.

Projede ayrıca Houghton Hall Sanat Vakfı’nın da imzası bulunuyor ki, bu oluşum Gormley’den önce de, şu sanatçıları ağırlamış:  James Turrell (2015), Richard Long (2017), Damien Hirst (2018), Henry Moore (2019), Anish Kapoor (2020), Tony Cragg (2021), Chris Levine (2021) ve Sean Scully (2023).

Sir Gormley’nin “Zaman Ufku”, 300 dönüme yayılan genişlik içinde yerleştirilen 100 gerçek boyutlu figür heykelini içerirken, çalışmanın Batı Kavşağı’na erişen yaklaşık iki kilometrelik (1,5 mil) bir uzaklığa kadar da eriştiği vurgulanıyor.

Son dönem eserleri 3 Mart’a değin “Kritik Kitle – Critical Mass” başlığı altında Fransa’nın başkenti Paris’teki Rodin Müzesi’nde de iç ve dış düzenlemelerle izlenen Sir Gormley, Norfolk’taki “Zaman Ufku” için, her biri 620 kilogram ağırlığındaki, ortalama 2 metre yükseklikteki figüratif heykellerini sunuyor.

Sanatçı bu son eserlerini, ‘manzara çapında yaratacağı yatay bütünlük’ uğruna, kimi ‘gömülü’, kimi yalnızca kafası görünür, ya da kimi dizlerine dek veya göğsüne kadar sunulmuş haliyle kamuoyuna sunmayı, hani artık bölgenin topoğrafyası neye izin vermişse, o seviyede teşhir etmeyi tercih ediyor.

Bu eserlerin yaklaşık dörtte biri ise, yerde birkaç santimetre yükseklikten, dört metre yüksekliğe kadar değişen beton kolonlar üzerine yerleştirilmiş bulunuyor.

Sanatçı, Thaddaeus Ropac ve White Cube katkılarıyla hayata geçen Norfolk’taki projesini dillendirirken, basın ve kamuoyuna şu açıklamayı yapıyor:

“Bu sergi için amacım, insanların uzaklara ve geniş alanlara gitmesi. Sanat, son zamanlarda nesnelerin yol açabileceği deneyimlerden ziyade, nesnelere ayrıcalık tanıyor.  “Time Horizon–Zaman Ufku” bir resim değil, bir alan ve siz de onun içindesiniz.  Çalışma, özne / ziyaretçi / protagonistin deneyimini, organik ve inorganik tüm maddî varlıklarla, eşit yüzeye oturtuyor.  Işığın kalitesi, yılın zamanı, havanın durumu ve zihninizin, bedeninizin ve ruhunuzun durumu, tıpkı halihazırda gerçekleştirilmiş insan faaliyetlerine dair tüm kanıtlar ve Houghton Hall’u çevreleyen çok sayıda yaşam formu gibi, alana dahil edilmiştir.”

40 yıllık emeğini özetleyen “Yaşayan Zaman” retrospektifi ile geçen yıl Çin’in Quindao eyaletindeki TAG Çağdaş Sanat Merkezi’ni etkisi altına alan, ‘Şövalye – Sir’ unvanını ise 2014’te Yeni Yıl listesi ile Kraliçe II.Elizabeth’ten alan Gormley, bilindiği gibi yine geçen yıl Londra’daki Royal Academy’nin Ukrayna lehine düzenlediği müzayedeye, yine Britanya çağdaş sanatının yıldızlarından, kendisi gibi Turner Ödüllü Tracey Emin ile eser bağışlamıştı. Gormley aynı zamanda 2003’ten bu yana da Kraliyet Akademisi Üyesi olarak yer alıyor.

Bu üretkenlikte Londra White Cube’da “Beden Politikası” sergisini 28 Ocak’a dek izleyicilerine sunan Antony Gormley, son birkaç yılda ABD, Avusturya, Belçika, Hollanda, İtalya ve Güney Kore, Çek Cumhuriyeti, Yunanistan gibi ülkelerde açtığı kişisel sergileri ve Japonya, Norveç gibi ülkelerdeki mekâna özgü yerleştirmeleriyle de dikkat çekiyor.

Bu seriler arasında özellikle, sanatçının “Field of The British Isles – Britanya Adaları Toprağı” (2015), “Land-Yer” (2015), “Başka Bir Zaman” (2015), “Sum-Bedel” (2018) ve diğer “Field” sunumlarını anmak, Yunan adası Delos’ta antik sahada sunduğu 2019 tarihli mekâna özgü yerleştirmelerini önemle vurgulamak gerekiyor.

Antony Gormley, varoluşun kendine özgü akıl üstü yaban halini, beden(-ler), doğa(-lar) ve mekân(-lar)da kimi zaman birbirine meydan okuyup, kimi zaman ise kucaklayarak; her tür somut ve soyut zaman, açı ve mesafede duyumsama özgürlüğünü sunan bir sanatçı olarak, yılmadan çalışıyor. Bu yüzden olsa gerek, onun yapıtları, ‘doğru’nun suretine susayan, ama hiç bir zaman da tek bir suretle yetinerek susmayacağı aşikâr fanî birer kalem – yazman gibi çalışıyor.

İnsanın gündelik yaşamda biçim ve madde, mekân ile zaman içinde, geçmiş ve gelecek gelgiti içinde kurduğu, ya da doğal akışta maruz kaldığı duyusal ve psikolojik iletişim, sanatçının hemen tüm eserlerinin araştırma sahası olarak, bu ‘sosyal’ ve ‘estetik’ önermeleri art arda besliyor. Gormley’nin eserleri, aynı anda hem birer felsefe, hem mimarlık, endüstri mühendisliği ve hem de arkeoloji tezi gibi, kendilerini teşhirin bütün safhalarında yazıyor.

Gormley antik olanın, hem modern, hem savunmasız ve hem de savunmada olanın mülkiyet katsayısını, bizi şaşırtan her çalışmasıyla tarih ve uygarlığın fay hattı oynak zemininde yeniden hesaplıyor.  Sanatçı, cüssenin kırılgan ruh üzerindeki psikolojik iktidarını, kültürel figürün, ‘ikon’ veya ‘emsal’ kılınanın bir metafizik rol model olarak birey üzerine ‘döktüğü’  türlü ideolojik harç ve anlayışı bizlerle bölüşüyor. Heykeltıraş her yeni serisini, ışık, perspektif, algı ve yorumda özgürlük ve fakirlik ile zenginlik gibi temel sosyal soru işaretleriyle, süreksiz bir anarşik bereketle tartışmaya açıyor.

Gormley’nin doğaya gönüllü sürgün heykelleri, dünyayı ebedî bir maç sahası olarak kullanan dev bir bencillik oyununun ilk vuruşunu da bekler gibi görünüyor Eserler, her seferinde tüm sessizliğinin basıncı ile sizden hep birşeyler bekliyor. Kimi hayatta gidemediğiniz yerleri çoktan fethetmişken, kimi de size ta içinizde pusu kuruyor.

Sözgelimi deprem, heyelan, buluntu, kargo, gözaltı, boşluk, miras, eylem, kalıntı, mimarî, sonsuzluk, varoluş, ölüm, yerellik, taşınabilirlik, unutuş, alışkanlık, yalnızlık, direniş ve köklenme ile köksüzlük gibi kavram veya durumlar, sanatçının eserlerinin izleyici üzerine taşıdıklarından sadece birkaçı olarak akla üşüşüyor.

Londra Bermondsey White Cube galerisinde adeta ‘korugan’ yığma metal bloklarla sunduğu “Beden Politikaları” sergisi için The Standard gazetesinden Nancy Durrant’a 21 Kasım 2023’te verdiği röportajda, Gormley ‘aşırı bir zamanda’ olduğumuz uyarısını yaparak buraya nasıl geldiğimiz konusunda, şunların altını çiziyor:

 “90’ların ortalarında, Web aracılığıyla daha iyi, daha eşitlikçi bir gelecek yaratmak adına. bir şekilde daha fazla birlik olacağımızı düşündüğümüz o zamanki vaatlerin hepsi ortadan kalkmış gibi görünüyor. Ve milliyetçilik, kimlik politikaları ve diktatörlüğün yükselişi  de aynı anda gerçekleşti.”

Gormley bu sergisinde, “Dinlenme Yeri” isimli bir başka çalışmayı da izleyiciye sunarken, yapıt, ‘insan doğasının öteki yüzü’ne odaklanıyor. Sanatçı bu durumun okumasını ise, gazeteci Durrant’a şu arşivlik sözleriyle yapıyor:

Bir yandan koruma ve güvenlik, diğer yandan dolaşmak istiyoruz. Bu göç etme içgüdüsü, türümüzün tarihinin çok büyük bir parçası olmuş. Yine de, malların ve paranın sınırları aşmasından son derece mutlu olduğumuz bir değer sistemine ulaştık. Ama bedenlerin değil.”

Sir Antony Gormley’nin bir bakıma dünyaya ‘sürgün’ insanoğlunu yâdetmek suretiyle Tanrı, varlık ve bilgi gel-gitini sürekli yüzümüze vuran yapıtları, akla eski Yunan Sofist felsefeci Protagoras’ın “İnsan her şeyin, var olan şeylerin var olduklarının ve var olmayan şeylerin var olmadıklarının, ölçüsüdür,” sözünü getiriyor.

Gormley’nin yapıtları, olanca kudret ve dürüstlüklerini şahit oldukları sözde mağdur, asılda çoktan maktul insanlığın doğaya hunharca ödettiği bu dengesiz halin, kıyamet alâmeti etkisindeki ‘manzara-i umumiye’sinden alıyor.

Bilgi: anthonygormley.com