Akdeniz’in Nefes Kesen Destinasyonu Malta

Akdeniz’in sıcak sularında yüzen Malta ve Gozo adaları, zengin tarihi nefes kesen manzaraları ve kültürel zenginlikleri ile günümüzün en çok ilgi çeken destinasyonları arasında yer alıyor. Bu iki ada, tarih öncesi tapınaklardan Ortaçağ şehirlerine, kristal berraklığında sulara sahip plajlardan lezzetli mutfağına kadar herkes için bir şeyler sunuyor.

Malta, 316 km² alanda yaklaşık 550 bin nüfusa sahip olmakla birlikte, iki büyük üç küçük toplam beş adadan oluşuyor. Burada ilk yerleşimin MÖ 5000’li yıllarda gerçekleştiği belirtiliyor.

Malta ve Gozo’nun Kartacalılar, Sicilyalılar, Fenikeliler, Normanlar, Fransızlar, Araplar ve İngilizler gibi farklı medeniyetlerin etkisi altında kaldığı söyleniyor. 1551 ve 1565’ teki Osmanlı kuşatmaları sırasında ise adanın nüfusu büyük zarar görmüş. Ancak sonraki dönemlerde tekrar canlanmış. Bugün iki bin civarında Türk’ün de yaşadığı adalarda toplam 150 bine yakın yabancı yaşıyor.

Başkent Valletta, tarihi ve kültürel mirasıyla ünlü bir kent. Şehir, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alıyor. Hem Akdeniz’in hem de Avrupa ile Afrika’nın ortasında bulunması nedeniyle müthiş bir kültürel zenginliğe sahip olan Malta’nın, stratejik konumu gereği zaman içinde bir çok ülkeden çok daha fazla tarihi olaya ev sahipliği yaptığı biliniyor. Bu tarihi olayların ada halkı için en önemlisi, şüphesiz kendi milli varlıklarının temeli olarak gördükleri ve 18 Mayıs – 11 Eylül 1565 tarihleri arasında Osmanlı’nın düzenlediği “Büyük Kuşatma” yani Malta Seferidir… Kudüs’ten Kıbrıs’a, Bodrum’dan Rodos’a izi sürülen ‘Hospitalier Şövalyeleri’; bu kez  İspanya kralının verdiği Malta adasında kendilerinden kat be kat daha güçlü Osmanlı’yı yenmeyi başararak büyük bir üne ve güce kavuşmuştur. Osmanlı’nın Kaptan-ı Deryası Turgut Reisi de kaybettiği bu savaşın kazananı Jean de Valletta’dır. Bugün başkent olan ve onun adının verildiği Valetta kenti, sıfırdan ve düzenli olarak ızgara şeklinde Barok tarzıyla inşa edilmiştir. Valletta, ister bir cruise gemisi ile denizden ister karadan ziyaret edilsin heyecanlandırıcı bir güzelliğe sahiptir.

İki mendirek arasından kıvrılıp Büyük Liman’a girerken sağ tarafınızda surlarla çevrili Valletta tüm ihtişamı ile size merhaba der. Sol tarafınızda ise Valletta’dan geri kalmayan gösterişi ile Üç Şehirler (three cities) uzanır. Malta taşından yapılmış bu orta çağ ve barok mimari eserleri ile donanmış kapalı liman koyu, yüzlerce irili ufaklı tekneye de ev sahipliği yapar.

Özellikle gün batımlarında, güneşin sıcak ışıkları altında ışıl ışıl parlayan bu tarihi koyda, bir zamanlar on binlerce insanın birbirini öldürdüğüne inanmak insana  çok zor geliyor… Gemiden limana iner inmez hemen yakındaki büyük asansörle Valletta’ya ulaşılması çok kolaydır. Şehrin canlı kalabalığına karışmadan önce, heykeller ile süslü küçük bahçesi ve Üç Şehirler ile Büyük Liman’ın tamamını gören manzarasıyla “Barrakka Bahçeleri” mutlaka görülmelidir. Bu terastan muhteşem manzarayı seyrettikten sonra artık şehrin kalabalığına karışabilirsiniz. Valletta üç büyük ana cadde ve onları kesen sokaklardan oluşan küçük bir şehir olarak göze çarpar. Sadeliği ile dikkat çeken şehir kapısı, bugüne dek yapılmış olanların beşincisidir. Bu kapıdan girer girmez sağ tarafınızda modern mimarisi ile kentin klasik barok üslubuna ters düşen parlamento binası karşılar sizi. Bu küçücük şehirde, Arkeoloji Müzesi, Büyük Üstatlar Sarayı ve St. Jean Katedrali gibi mekanlar mutlaka görülmesi gereken yerlerin başında gelir.

Özellikle 17. yüzyılın baş yapıtı sayılan ve üzerinde imza olan tek Carravagio tablosunun bulunduğu St. Jean Katedrali, ihtişamı ile göz kamaştırıcı bir barok eseridir. Çok canlı bir kent olan Valletta’nın sokak araları hemen her zevk ve bütçeye uygun yemek ve eğlence mekanları ile doludur. Geçmişin birikimiyle zenginleşmiş Malta mutfağının en iyi örneklerinden biri olan Palazzo Preca’da ülkenin milli yemeklerinden Tavşan Yahnisinin en iyisi tadılabilir. Poğaça dediğimiz cinsten peynirli ve bezelyeli olarak hazırlanan Pastizzi Türk damak zevkine çok yakın bir yiyecektir ve her köşe başında bulmak mümkündür. “Ben bildiğimden şaşmam, yeni şeyler denemem” diyenlerdenseniz İtalyan lezzetlerini ve burgercileri de her yerde bulmak olasıdır. Ha, tabii bir de dönercileri… Günü birlik Malta seyahatinizi, adanın orta kuzeyinde denizden uzak Mosta ve Mdina kentlerini de görerek zenginleştirmekte de fayda var. Valletta’dan rehberinizin eşliğinde otobüsle, trafiğin durumuna göre 30 ile 40 dakikada ulaşacağınız Mosta, küçük şehirdir. Dünyanın üçüncü büyük kubbesine sahip olan rotunda (dairesel) şeklindeki kilisesi ile ünlüdür. II. Dünya Savaşı’nın ortasında (9 Nisan 1942) Alman Hava Kuvvetleri’nin şiddetli bir bombardımanında üstüne atılan üç bombadan ikisinin yön değiştirmesi, isabet eden üçüncüsünün patlamaması ise bu kutsal mekânın ününe ün katmış ve bu olayın ilahi bir mucize olduğu inancı tüm Hristiyan dünyasına yayılmıştır.

Maltalılar Arapça ve İtalyanca karışımı bir dile sahiptirler. Latin alfabesi kullanılan tek Sami dili Maltacadır. Bu nedenle her şehrin girişinde Mrhaba (Merhaba) tabelası görmek sizi şaşırtmamalı. Mosta’nın hemen yakınında adanın en yüksek tepesinde bulunan Mdina, “Sessiz Şehir” olarak da bilinir. Surlarla çevrili, etkileyici kapı girişi, dar sokakları ve iyi korunmuş ortaçağ mimarisi ile ziyaretçileri zamanda yolculuğa çıkaran Mdina (Medina veya Medine) bir çok dönem filmi ve Game of Thrones gibi dizilere doğal stüdyo olmuştur. Dar ve etkileyici sokaklarında iyice dolaştıktan sonra şehrin surlarından adanın büyüleyici manzaraları seyredebilir, Gustave Cafe, Fontanella ve Bar One Cafe gibi mekanlarda soluklanabilirsiniz. Artık hareket saatinden önce gemiye dönme zamanı… Yeni şehirlere, yeni limanlara ve maceralara doğru daha çok yol var… Bu güzel adayı gezmeye doyamadıysanız, üç gece, dört günlük kara turlarıyla bir kez daha ziyaret edebilirsiniz. Zira Malta’ya kadar gelmişken görülmeye değer bir küçük adamız daha sizinle tanışmayı bekliyor…

 Kısa Kısa Gozo Adası

Gozo Adası, Malta Cumhuriyeti’nin ikinci büyük adasıdır. Yaklaşık 67 km²’lik bir yüzölçümüne sahiptir. Malta Adası’na kıyasla daha kırsal ve sakin bir adadır. Adaya ilk yerleşim MÖ 5000’li yıllara kadar uzanır. Gozo’nun başkenti Victoria eski adıyla Rabat olarak bilinir. Adanın yerli halkına ise “Gozitan” denir.

Ta’ Pinu Bazilikası: Burada görülmesi gereken yerden olan  Ta’ Pinu Bazilikası (Bizim Leydi Ta’ Pinu Bazilikası), neoromanesk mimarisi ve 61 metrelik çan kulesi ile dikkat çeker ve bu kilisede dileklerinizi mektup şeklinde Allah’a iletebilirsiniz.

Victoria: Gozo’nun başkenti olan Victoria, muhteşem Cittadella’yı barındırır. Bu eski kale, adanın tarihini ve kültürünü yansıtan müzelerle doludur. Kent merkezindeki St. George bazilikasının içi gerçek bir barok şaheseridir.

Dwejra, Azure Window: Vahşi doğası ile dikkat çeken bu sahil ve hemen arkasındaki iç denizi ile Game of Thrones dizisine de plato olmuş çok popüler bir yer olarak dikkati çekmektedir. Ne yazık ki 2017’de çöken bu doğal kemer, dalış tutkunları için eskiden çok daha popüler bir noktaydı. Ancak çevresindeki deniz altı mağaraları ve mercan resifleri hala keşfedilmeyi bekliyor.

Ggantija Tapınakları: UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alan bu tapınaklar, dünyanın ayakta kalan en eski yapıları arasındadır.

Ramla Bay: Kızıl kumlarıyla ünlü bu plaj, yüzme ve güneşlenme için idealdir.

Xellendi: Bu küçük koy, çevresindeki balık lokantaları ile yöre halkının da turistlerin de uğrak yeridir.

Malta’da Ne Yenir?

Malta, Arap ve İtalyan kültürü etkisiyle biçimlenmiş bir Akdeniz mutfağına sahiptir. Bu nedenle her yerde kolayca Pizza, Makarna ve Risotto bulabilirsiniz. Ancak menülerde karşılaşabileceğiniz farklı yemekler hakkında da kısa birkaç bilgi paylaşalım. Lampuki balığı; domatesli sos yanında ızgara olarak veya tuzlu turta şeklinde sunuluyor. Av dönemi Ağustos-Aralık arasıdır. Yani bunun dışındaki dönemlerde menüde görürseniz buzhane balığıdır. Aljotta adındaki pirinçli balık çorbaları da mevsiminde en çok tüketilen yiyeceklerdendir. Fenek veya Fenkata; Tavşan Güveç Malta’nın milli yemeklerini oluşturur dersek yanlış yapmayız. Tüccar Fenikeliler adaya ilk olarak yabani tavşanı getirmişler. Hızlı üremeleri bu kıraç topraklarda temel gıda olmalarını sağlamış. Kapunata adında bizim şakşukaya benzer, sıcak veya soğuk tüketilebilen etsiz sebze yemekleri de meşhurdur. Minestra yani makarnalı sebze çorbaları da bize yabancı gelmeyecek lezzetlerdendir. Timpana bir başka ifade ile kıymalı fırın makarna da tercih edilen yemeklerdendir ancak Bolenez sosun kıymasında domuz karışımı olma ihtimali yüksektir ve bu konuda  hassasiyet gösterenlerin dikkatli olması gerekir… Pastizzi ise İzmir’in boyozunu hatırlatan, milföy hamurundan tatlı ve tuzlu olarak çeşitleri bulunan en meşhur hamur işlerindendir. Ricotta peynirlisi Arnavut böreğini hatırlatır. Baharatlı, bezelyeli veya Gozo’nun peynir çeşitleri ve Hurma Likörü de Malta gezimizden dönerken sahip olabileceğiniz lezzetli hatıraları oluşturur…

Malta ve Gozo, tarih meraklılarından macera arayanlara, dinlenmek isteyenlerden kültür tutkunlarına kadar her türlü gezgin için mükemmel bir destinasyon olarak öne çıkıyor. Bu adaların sunduğu eşsiz deneyimler, ziyaretçilere unutulmaz anılar bırakır. Malta ve Gozo’yu keşfetmek, Akdeniz’in bu incilerinin her köşesinde saklı tarih ve güzellikleri ortaya çıkarmaktır.

Malta turları ile bilgi ve rezervasyon için Arkas Turizm ile irtibata geçilebilir.

Arkas Turizm: 0232 463 80 11