Madonna’yı Bile Kancasına Takan Bir Baş Belası Ageism: Yaş Ayrımcılığı

İnsanların yaşlarına dayanarak onlara karşı bir önyargı oluşması ile ilgili ayrımcılık türü olan Ageism, şimdilerde Amerika’da savaş açılan ancak tüm dünyada içselleşen ve artık yüksek sesle de çekinmeden söyleyebildiğimiz bir olgu haline geldi. Yaşlıları hem sosyal hem iş hayatında engel, daha kaba tabirle “yük” olarak gören gençler, kendilerinin de daha olgun bireyler tarafından hor görülme ya da fikirlerinin dikkate alınmamasından yakınıyor. Her yaş kitlesinin sorunu bu ayrımcılığa daha yakından bakalım.

Madonna

Şu kalıplaşmış cümleleri çoğumuz en az birkaç kez duymuşuzdur; “Sen giderken biz dönüyorduk”, ya da “Senin yaşın kadar dirsek çürüttüm ben burada” veya başka bir şey; “Yaşından utanmıyorsan, ak saçından utan”, “Artık köşende oturma zamanı”…

Farklı yaştan insanlar hakkında olumsuz ve kalıplaşmış bu yorumlar ırkçılık ve seksizmden pek de farklı değil. Keza, 30 yıl sonra ilk kez Vogue dergisine kapak pozu veren Madonna’yı bile vuran Ageism bize neler yapmaz.

Yaşlanma kaçınılmaz bir süreç

İlk kez Robert N. Butler tarafından 1969 yılında yetişkinlerin ayrımını tanımlamak için kullanılan Ageism terimi, günümüzde yaşlı- genç, küçük- büyük demeden hemen herkes için baş edilmesi gereken bir sorun halinde.

Özellikle içinde bulunduğumuz dijital çağda, yaşlılık hastalık ve bakıma muhtaçlıkla bir tutulurken yaşça büyük olanların bu ilerlemeye ayak uyduramayacağını, hızlı değişimleri yakalama konusunda geri kalacağı düşüncesiyle, yaşlı oldukları için üretime katılamayan bu  insanları sosyal bir yük olarak görmek ve onları hem ekonomik hem de sosyal hayattan dışlamaya kadar gidebiliyor. Bu durumda gençler üreten ve yaşlılar tüketen sayılarak gençlik kültürü vurgulanıyor. Dolayısıyla yaşlının sosyal hayattaki konumu “idare edilmesi gereken” ancak “herhangi bir şeye yara(ya)mayan”a dönüşüyor. Halbuki bu ayaklı kütüphanelerden elimizden geldiği kadar destek alıp kendimizi geliştirebilsek, onları birer şans olarak görebilsek keşke.

“Bunu yapmak için çok gençsin!”

Madalyonun bir diğer yüzü ise gençler. İşsizlik artıkça iş bulmak daha da zorlaşırken “30 yaşını aşmamış deneyimli eleman” arayanlar da artıyor. Üniversiteyi 22-23 yaşınızda bitirdiğinizi düşünürsek ne kadar deneyim sahibi olabileceğinizi, bu deneyimi çalışmadan nereden bulabileceğinizi mantıklı bir şekilde oturup düşünmek gerekiyor belki de her şeyden önce. Deneyim olmasa da bilgi sahibi olmanın bu kadar kolaylaştığı şu zamanlarda 18 yaşındaki bir bireyin 50 yaşındaki bir birey kadar bilgi sahibi olabileceğini kabullenmek bu kadar mı zor? 21. yüzyılda hala yaş üzerinden yapılan bu tartışma ne kadar doğru? Şanslıysanız bulduğunuz işte de deneyim eksikliği algısı beraberinde düşük ücret, önemsenmeme gibi kavramları da bir paket halinde size sunuyor çoğu zaman.

Neredeyse her alanda ayrımcılığa maruz kaldığımız bir toplumda en azından yaş konusunda şapkamızı masaya koyup, ön yargılardan arınıp bir adım geriden düşünmek belki de en doğrusu…