Tadını Çıkarmayı Bilirsen Hayat Mucizelerle Dolu / Demet Cengiz

Hizmetçi bir anneyle, maden işçisi bir babanın yoksul kızı olarak doğdu. Anne ve babası evli değildi ve doğumundan kısa bir süre sonra da ayrıldılar. Adını İncil’den aldılar. Orpah İbranice ceylan demekti. O adını daha sonra Oprah yapacak ve ceylan inceliğini bırakmadan, kurtlarla koşacak ve hepsini geçecekti. Genç bir kızken tecavüze uğramak dahil pek çok güçlüğü yenmesini bilecekti.

Oyuncu, televizyoncu ve yazar Oprah Winfrey’in sefaletin dibinden zirveye ulaşan öyküsünü bilmeyenler onu siyahi Amerikalıların en şanslılarından biri kabul ederler. Oysa gerçek böyle değildir. Azmin ete kemiğe bürünmüş halidir Oprah.

OKULDA BAŞARILI EVDEN KAÇAN KIZ

1954 yılında Mississippi Eyaleti’nin Kosciusko kasabasında doğdu. Doğduktan sonra annesi eyaletin kuzeyine yerleşti. Oprah 6 yaşına kadar kırsalda anneannesiyle yokluk içinde yaşadı. Okumayı 3 yaşında anneannesinden öğrendi. Okul öncesinde İncil ayetlerini ezbere bildiği için adi ‘vaiz’e çıktı. Ve 6 yaşına geldiğinde annesi onu alıp Milwaukee’ye yerleşti. Orada amcası, kuzeni ve bir aile dostlarının tecavüzüne uğradı. ‘Artık Biliyorum’ isimli kitabında bu korkunç olayı anlattığı bölüme Japon Bashou’nun öğrencisi olan şair Mizua Masahide’nin “Ambar yandı kül oldu şimdi Ay’ı görebiliyorum” dizesiyle başlar ki vakur duruşuyla bir kez daha yüreğinizi yakar. Bütün olumsuzluklara rağmen 2. ve 8. sınıfları atlayarak okur. Yaşadıkları banliyöde sadece beyazların gittiği liseye burslu kabul edilir. Okul hayatında başarılıdır ama bir yandan da sürekli evden kaçan bir kızdır. Asilikten değil, mutsuzluktan! 14 yaşında uğradığı tecavüz sonucu hamile kalmış, doğurduğu bebek kısa bir süre sonra ölmüştür. Aynı yıl babasının yanına taşındığında hayatı kökten değişir. Babası eğitimine eğilir, her hafta bir kitap okuyup ona özetini anlatmasını ister. Kitaplara düşkünlük buradan gelir.

Kariyerine, lise yıllarında yerel bir radyoda yarı zamanlı programcı olarak başladığında henüz 17 yaşındaydı. Ama talk show’culuğu çok daha geriye gidiyor. Minik bir kızken mısır koçanlarından yaptığı bebekler –ah fakirliğin gözü kör olsun- ve bahçedeki kargalarla söyleşi yapıyormuş.

18 yaşında Amerika’nın en güzel siyahi kızı seçilince soluğu yerel bir televizyonun haber merkezinde aldı. Tüm dünyada milyonlarca izleyici kitlesi bulunan Oprah Winfrey Show’un ilk formatı da bu kanalda ortaya çıktı. Samimiyeti, açıklığı onu bir süre sonra ulusal bir kanala taşıdı. Zamanla şovuna insan hikâyeleri, kadın sağlığı, psikoloji, spiritüel öğretiler, kitap tartışma, alışveriş tavsiyeleri bölümleri ekleyerek özellikle kadınlara ‘yaşam sanatı’nı öğretti.

Bugün Amerika’nın en güçlü ve zengin kadınları arasında başı çeken Oprah Winfrey’in televizyon kanalı, dergisi, kitapları var. Oscar’a aday gösterilecek kadar oyunculuk da yapmış. Öylesine bir etki gücü var ki elini değdirdiği kanatlanıp uçuyor. Mehmet Öz, onun programlarında şöhrete ulaşmıştır. Önerdiği kitaplar satış rekorları kırıyor. Kurduğu kitap kulübü katı edebiyatçıların eleştiri oklarına hedef olsa da milyonlarca kişi tarafından takip ediliyor. Tavsiye ettiği filmler gişe rekortmeni oluyor. Destek verdiği sosyal sorumluluk projeleri milyonlarca kişinin hayatını değiştiriyor. İnsan hakları konusunda duyarlı ve bir demokrat olduğunu açıklıkla ifade ediyor. Siyasi görüşü nedeniyle Cumhuriyetçilerin, spiritüel konulara eğilimi nedeniyle de tutucu dincilerin hışmına sık sık uğruyor. Lakin yılmak onun lügatinde yok!

ACI VE ZORLUKLAR YAKITI OLDU

Acıyı ve zorlukları yakıt gibi kullanarak bulutlara erişmiş bir medya kraliçesinin, dünyanın hemen her yerinde ezilen, mutsuz, tacize uğramış, yönünü bulamamış, yolunu kaybetmiş kadınlara örnek ve umut olması gerçek bir ‘Amerikan rüyasıdır’.

Amerika’nın en zengin, dünyanın milyarder tek siyahisidir. Serveti 2 milyar doların üzerindedir. 2005 yılında BusinessWeek dergisi, onu ülkenin gelmiş geçmiş en hayırsever siyahi kadını ilan etti. Katrina Kasırgası mağdurları ve Afrika’daki kız çocuklarının eğitimi için milyonlarca dolar bağış toplamış bir kadın bu sıfatları fazlasıyla hak ediyor.

Hayatın, tadını çıkarmayı bilenler için, mucizelerle dolu olduğunu ‘Artık Biliyorum’ isimli kitabında öylesine güzel anlatmış ki… Veremediği kilolarını, mücadelelerini, her şeye rağmen şükretmeyi ve anda kalmayı içtenlikle paylaşmış.

Değil serveti ve şöhreti; ezilen, sömürülen, özgürlüğü ve bedeni gasp edilen kadınların, şu zalim erkek egemen dünyada sesi ve umudu olabilmek en büyük başarısıdır.

Anneannesinin dediği gibi mecranın bir önemi yok Oprah hep kendi sahnesinin sahibi.