Geçtiğimiz çeyrek yüzyılda dünyadaki veri miktarında önemli artışlar yaşadık. Bu veri patlamasının ardında, dijital bilgisayarlar ve onlara bağlı cihazların internete erişiminin yaygınlaşması yatıyor. Aslında veri artışı konusu yeni karşılaştığımız bir olgu değil. İnsanlık yıllardır bu olguyla yaşamakta. Örneğin, 1944 yılında kütüphanelerdeki bilgilerin on altı yılda bir ikiye katlanacağı hesaplanmış ve ona göre kütüphane binaları tasarlanmıştır. Günümüzde bilginin katlanma hızı artmış 2012 yılında bu süre iki seneye inmiştir. Yaşadığımız bu dijitalleşme dalgasında bilginin katlanma süresinin çok daha kısalacağı öngörülmektedir. Bu dalganın en büyük çıktılarından birisi de artık herbir bireyin bir veri sağlayıcı haline gelmesidir. Özellike büyük işletmeler ellerindeki çeşitli veri kaynaklarından faydalanarak farklı gelir kanalları yaratmaktadır. Bu sebeple büyük veri, çağımızın “petrolü” olarak konumlandırılıyor.
Verinin bu kadar önemli olduğu bir devirde kurumlar bu kaynağı neden yeteri kadar değerlendiremiyorlar? Araştırmalar bunun arkasında veri, süreç ve yönetim kaynaklı engellerin yattığını gösteriyor. Diğer taraftan veri, sadece yönetebildiğimiz ölçüde kararlarımıza ve şirketimize değer katabilmektedir. Günümüz organizasyonları karar verme süreçlerinde, bilgi teknolojilerinin sağladığı verilerden yararlanarak, alınan kararların kalitesini yükseltebilmektedir. Araştırma kuruluşu GARTNER Büyük Veri Analiğini oluşturduğu değere göre dört aşamaya ayırıyor. İlk aşama “Ne oldu?” sorusunun cevabı olan tanımlama adımı. İkinci aşama “Neden Oldu” sorusunun cevabı olan tanıma ve anlamaya yönelik yapılan analizleri içeren aşama. Üçüncü aşama ise daha olaylar olmadan önce, geçmiş bilgilerle “Ne Olacak” sorununun cevabı olan tahmin etme adımıdır. Büyük Veri Analiğindeki son aşama ise size “Bunu Nasıl Yapabiliriz” sorusuna cevap veren ve daha çok geleceğe yönelik kararlar almanızı sağlayacak olan aşamadır.
Günümüzde, şirketlerin ikinci aşamadan üçüncü aşamaya geçme yönünde çabalarını sıklıkla görmekteyiz. Bunun sebebi kurumların veriyi hala bir iç görü (insight) amacıyla kullanmalarıdır. Aşamalar ilerledikçe elde edilen değer artmakta, ona paralel olarak o adımı gerçekleştirmek de zorlaşmaktadır. Büyük verinin asıl umut vadeden kullanım alanının, öngörü (foresight) olduğu artık kabul edilmiş bir gerçektir. Verinin artık, iş dünyasının en önemli stratejik silahı durumuna geldiği günümüzde, veriyi öngörü (foresight) amacıyla kullananan kurumların bir adım öne geçeceği şüphesizdir. 2012 yılında The ECONOMIST dergisinin yaptığı araştırmada, teknolojiden önce doğru yetkinlere yatırım yapan ve karar alma süreçlerini, organizasyon yapısını veri odaklı hale getiren kurumların daha başarılı olacağını öngörülmektedir. Bunu başaran kurumların ortak özelliği olarak da, strateji oluşturmadan, karar almaya, ürün geliştirmeye kadar organizasyonun her seviyesinde veri odaklı işyeri kültürü (data-driven culture) görülmektedir. Bu kültürü benimseyip, Büyük Veri Analitiğini doğru şekilde kullanan kurumlar, gelecekte müşterilerine yüksek değerli ürünler ve hizmetler sunmak için yeni ve çeşitli fırsatlar keşfedeceklerdir.