Hızlı nüfus artışı, yeni teknolojik gelişmeler, sanayileşme ve bilinçsiz tüketim sonucunda oluşan atıklar, dünyanın geleceğini tehdit ediyor. Son yıllarda bu konuya dikkat çekmek ve atık yönetimini daha etkin hale getirmek amacıyla çevreci kuruluşlar ve hükümetler tarafından somut adımlar atılıyor. Bu kapsamda ortaya çıkan “Sıfır Atık” kavramı, israfın önlenmesi, kaynakların verimli kullanılması ve atık oluşumunu engelleyici süreçleri içeriyor. Sıfır Atık, temiz bir dünya için tüm insanlığı bilinçli ve sorumlu olmaya itiyor.
“Sıfır Atık” israfı önleme, verimli kaynak kullanımı, atık oluşumunun engellenmesi veya minimum düzeye indirilmesi; oluşması durumunda ise ayrı ayrı toplanarak geri dönüşüme kazandırılması gibi süreçleri kapsayan bir atık yönetimi felsefesi olarak tanımlanıyor. Günümüzde, atıklar nedeniyle çevreye verilen zarar, türleri yok olmanın eşiğine getirdi. BM’nin raporuna göre bir milyon bitki ve hayvan türü yok olma tehlikesi ile karşı karşıya. Geçtiğimiz yıl Paris’te açıklanan “Biyolojik Çeşitlilik ve Ekosistem Hizmetleri” konulu Hükümetlerarası Bilim-Politika Platformu (IPBES) raporunda da insanlığın kendi geçim kaynaklarına zarar verdiği, yok ettiği ve verimli toprak kaybının arttığı ifade ediliyor. Özetle, doğal çevrenin alarm durumunda olduğu vurgulanıyor.
Çevre ve atık yönetimi
Atık miktarındaki her türlü artış başta çevresel olmak üzere ekonomik ve sosyal alanda daha fazla olumsuzluklara neden oluyor. Bu durum, atıkların hammadde haline getirilmesini ve yeniden kullanılmasını, bir başka deyişle de geri kazanılmasını sağlayan atık yönetimi konusunu milletlerin gündemine yeniden taşıyor.
Küresel sistemin bir parçası olan çevrenin yönetimi, ekolojik dengenin sağlanması ve kaynakların rasyonel kullanılmasına yönelik bir dizi süreci içeriyor. Bu bakımdan atık yönetiminin ilk aşamasını da atık oluşumunun önlenmesi ya da en aza indirilmesi oluşturuyor. Yeniden kullanım mümkün değilse, geri dönüşüm sonrası enerjinin geri kazanımının sağlanması öne çıkıyor. Bu adımlara rağmen atık engellenemiyorsa bertaraf metoduna yani atıkların yakılması veya depolanmasına geçiliyor.
Atıkların daha oluşum safhasında bertaraf edilmesini sağlayarak enerji ve maliyet tasarrufunu kolaylaştıran sıfır atık uygulamasının, sadece endüstride değil günlük yaşamda da özümsenmesi gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakılmasında öncelik kazanıyor. Ayrıca tasarrufun, toplumun en küçük birimi olan aileye ve bireylere indirgenmesi gerektiği de araştırmacılarca üzerinde durulan bir husus olarak karşımıza çıkıyor.
Bilinçli nesiller için eğitim
Bilim adamları tüm atıkların esas kaynağının insani amaçlı faaliyetler olduğunda hem fikir olmakla birlikte bunların azaltılması, tekrar kullanılması ve geri dönüşümü gibi konularda birincil şartın eğitimden geçtiğini düşünüyor. Bu açıdan bireylerde çevre bilinci oluşturmak ve doğaya karşı daha duyarlı nesiller yetiştirmede yönetimlere büyük sorumluluk düştüğünün altı çiziliyor.
“İsraf yönetimi değil, kaynak yönetimi”
Geçen yıl İstanbul’a Sıfır Atık Forumu için gelen Dünya Sıfır Atık Birliği Kurucusu Paul Connett de sıfır atık konusunun artık tüm dünyanın gündemi haline geldiğini belirtiyor. Connet, sıfır atığın endüstriyel ve toplumsal sorumlulukla birlikte var olduğunu söylüyor. Tüm endüstrilerde işlem süreçlerinin yeniden kurgulaması gerektiğini kaydeden Paul Connett, “Aynı anda herkes ayrıştırma yapabilir. İsraf yönetimi değil, kaynak yönetimi yapmalıyız” diyor. Connet, sıfır atık sürecinde şu uygulamaları öneriyor:
“Çöpün kaynakta ayrılması, ayrılan çöplerin kapı kapı toplanması, kompost, geri dönüşüm, yeniden kullanım ve tamir merkezlerinin açılması, atık azaltma inisiyatiflerinin devreye alınması, ekonomik inisiyatiflerin uygulanması, ayrıştırılma sonrası kalan diğer atıklar için araştırma merkezi kurulması, sanayinin sorumluluk alması, geçici çöplüklerin kurulması.”
Atıklardan enerji ve hammade elde etmeye başlandığı günümüzde sıfır atık kavramının nesillere daha sağlıklı bir çevre bırakmada büyük bir başarı sağlayacağı görülüyor. Bu uğurda kaynak yönetiminin daha etkin bir hale getirilmesi ise milletlerin ortak sorunu olarak gündemdeki yerini uzun bir süre daha koruyacağa benziyor.
Kaynaklar
-Deutsch Welle (2019), BM Raporu: İnsanlık Kendi Geçim Kaynaklarını Yok Ediyor https://www.dw.com/tr/bm-raporu-insanl%C4%B1k-kendi-ge%C3%A7im-kaynaklar%C4%B1n%C4%B1-yok-ediyor/a-48619725
-Ekonomist (2019), Sıfır Atık, Doğan Burda Dergi Yayıncılık, s.5,17.
-ESEN Adem, ESEN M.Fevzi (2018), Çevre Eğitimi ve Bilinci Araştırması, Akademik Bakış Dergisi (Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi), Sayı 65, 164-165.
-ÖMÜRBEK Vesile, ERK Çiğdem, HEREK Sümeyranur (2019), Üniversitelerde Atık Yönetimi Uygulamaları, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı:35, 124-160.
-ÖNAL Hakan, KAYA Niyazi, ÇALIŞKAN Tugay (2019), Çevre Eğitiminde Sıfır Atık Politikası ve Mevcut Ders Kitaplarındaki Görünümü, Milli Eğitim, C.48, S.221, 126-127.
-UN (2019), BM Raporu Uyarıyor: İklim Değişikliği Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarına Yönelik Çabaların Tümünü Olumsuz Etkiliyor http://www.un.org.tr/bm-raporu-uyariyor-iklim-degisikligi-surdurulebilir-kalkinma-amaclarina-yonelik-cabalarin-tumunu-olumsuz-etkiliyor/
-ÜNLÜ Didem Eryar (2019), Sıfır Atığa Ulaşmak için 10 Adım, Yakın Plan, Dünya Gazetesi, s.16.