Ayrılığın İlk Günü / İpek Durkal

Ayrılığın İlk Günü

‘Dedim ya. Eylüldü. Savruluşu bundandı kimsesizliğimin’ diyen Cemal Süreya’yı da analım şurada…

Eylül, hüznün ayı. O zaman bir de ayrılık kitabı…

Aslı Perker’in yazdığı ‘Ayrılığın İlk Günü’, Perker’in bir gazeteye verdiği “Türk kadını, Türk erkeğine çok fazla. Biz yokluktan aşık oluyoruz” röportajıyla ilgimi çekti. Söylediklerine hak vermedim değil, o yüzden de merak edip aldım kitabı. ‘Ayrılığın İlk Günü’ adından da anlaşılacağı üzere bir kadının kendisini aslında sevmeyen bir erkekten ayrılışının ardından 24 saatini, saat saat anlatıyor okuyucuya. Kendini sevmeyen bir adama yapışıp kalan, kendisiyle hesaplaşırken, “Kar taneleri bile birbirine tutunuyor, bu adam sana tutunamadı” diyen 35 yaşındaki kadın karakter ekliyor: “Kimseyi seni sevmediği için suçlayamazsın”.

Roman aynı zamanda sosyal medya ile birlikte değişen ilişki kurma konusunda 35 yaş ve üstünün yaşadığı sıkıntılara da değiniyor (Afalladık, yalan değil).

Ayrılık ertesi kendi kendine yapılan konuşmalar bir yana, bence kadınların kendilerini mutsuz etse de ilişkilerine yükledikleri anlamlarla yüzleşmeleri açısından gayet açık bir dil kullanılmış. Kitabın arka kapağında da yazdığı gibi, hüzünle kara mizah karışımı roman, aşka dair büyük bir hesaplaşma. O, aşksa tabii…

Gerçek Bir Hikaye

İzzet Pinto TV formatlarını yurtdışına satan ve hatta artık kendi formatlarını da yazan TV sektörünün başarılı isimlerinden biri. Kendisini yıllardır tanırım. Hayatını anlattığı bir kitap hazırlığında olduğunu söylediğinde açıkçası içimden, ‘başarılı oldu ya, egosunu tatmin etmek isteyen bir kişi daha’ düşündüm. İmzalı kitap elime geldiğinde ve İzzet cep telefonuma “Sabırsızlıkla fikrini bekliyorum” mesajını yolladığında biraz da mecburiyetten kitabı elime aldım. Aldım ve bırakamadım…

İzzet Pinto’nun anlattığı Stella M. Trevez’in kaleme aldığı ‘Babam İçin’ adlı kitap bütün önyargımı alt üst etti. Benim diyen kişisel gelişim kitabına omuz atar. “Hayal edebildiğin her şey gerçektir” diyen Pablo Picasso gibi İzzet Pinto da önce hayal kuruyor sonra bu hayali gerçekleştiriyor. Üstelik de anlattığı hikayelerin tamamı gerçek; sırf kitap satsın diye uydurulmuş değil yani.

Özellikle gençlerin bu kitabı okumasını çok isterim. Hedeflerine yürümek, vizyon sahibi olmak, geleceği görmek, yoktan var etmek nasıl oluyormuş bir ders niteliğinde. Yok öyle hemen pes etmek…

Bravo İzzet.