Baharın gelişi demek doğanın uyanışı ve dolayısıyla bu zamana özel ürünlerle yapılan yemeklerin sofraları süslemesi demek. Bu yazıda Haziran ayına kadar olan dönemde Türkiye’nin eşsiz coğrafyasında bulabileceğiniz birkaç mevsimsel yemeği sizlerle paylaşmak istedim.
Çağla Aşı: Kuruyemiş olarak tükettiğimiz bademin henüz kurumamış meyve hali olan çağlayı güney Ege kıyılarında bulabilmek çok mümkün. Bazen kayısı ya da şeftali çekirdeklerinin içi de badem gibi satılsa da bunlar çağla ile karıştırılamamalı. Yoksa her sene şubat ayının ortasında festivalini bile yapan Datçalı dostlarımız çok kızar. Datça ahalisini kızdırmayıp tam tersi çağlanın kullanım alanını genişleten ve ondan şahane bir bahar yemeği yapan bir yer daha var; Gaziantep. Yoğurt, nohut ve taze çağla ile sadece bahar aylarında hazırlanan çağla aşı yemeği, Gaziantep ve yöre mutfağının en özel tatlarından.
Mantarlar: Kastamonu, İstanbul’da Şile ve Belgrad Ormanları, Sakarya, Kırklareli, Denizli, Muğla civarında, eğer iyi bir sonbahar ve kış geçirilmişse ilkbahar aylarında fevkalade yoğun bir mantar bereketi yaşanır. 2020’nin kurak geçen sonbahar ve kış ayları sonrası 2021 ilkbaharında mantar bulabilmek biraz zorlaşmış olsa da yine de Tuber Borchii yani kış trüfü için Sakarya’dan ve Denizli’den, Kuzugöbeği mantarı için Muğla’dan, trüfün Mezopotamya’dan çıkan düşük bütçeli kuzeni keme için Konya’dan, dolayısıyla memleketin dört bir yanından güzel haberler alabildik. Her sene nisan ayının ilk haftasonu Fethiye’nin Yeşilüzümlü köyünde düzenlenen Kuzugöbeği mantarı festivali, pandemi sonrası bahar turları için mutlaka listenizde de yer almalı.
Oğlak Köftesi: Baharın kuzu ve oğlaklarının aroması ve lezzeti hiçbir ayda yakalanamıyor. Bu durum tamamen soğuk kıştan çıkmakla, vücudun diri olmasıyla ve yeşil otlarla beslenmekle alakalı aslında. Hal böyle olunca oğlak için yollar bizi Türkiye’nin keçi etini en seven yörelerinden biri olan Akdeniz’in incisi Antalya’ya götürüyor. 1990’lara kadar kasaplarda dana etini hiç görmediğiniz, kuzu etini de yörenin hayvanlarından tek tuk bulduğunuz, tariflerinde yoğunlukla keçi eti kullanan Antalyalıların en övündükleri restoran olan 7 Mehmet, sadece bahar aylarında denk gelebileceğiniz oğlak köftesi ile damakları şenlendiriyor. Tarifinin tüyosu ise körpe olan oğlak etini lezzetlendirmek için yörenin kuyruklu kara koyununun kuyruk yağından %10 oranında kullanması.
Şevketibostan: Egelilerin yüreklerini hop hop ettiren bahar yemeklerinden biri de şevketi bostandır. Papatyagillerden olan bu dikenli bitkiyi hala yaygın bir şekilde Türkiye’nin genelinde görebilmek, pazarlarından satın alabilmek mümkün olmadığından, tadına doymak için uğranacak adres yine Ege olmalıdır. İzmir’deki herhangi bir esnaf lokantasında bir nisan ayı öğleninde yenilebilecek en güzel yemeklerden biri olabilir. Diğeri mi, bir sonraki de o!
Kuzu Kokoreç: Sütle beslenmiş ve kuru madde tüketmemiş kuzulardan hazırlaması özellikle bir ayırt edici özellik olan bahar kuzularından hazırlanan kokorecin tadı bambaşka. Susurluk’taki entegre et işleme tesislerinde hazırlananı geçtiğimiz yıllara kadar makbul sayılan bu mutfak zenginliğimizi bir üst seviyeye taşımayı başaranlar İzmirli kokoreç dükkanları oldu bence. Kendi istedikleri gibi kuzuyu, her zaman taze ve donmamış bir şekilde bulabilme lüksüne sahip olan İzmir’in meşhur kokoreççileri arasında Asım Usta, uzun yıllardır bu işi en iyi yapanlardan. Çamdibi’ndeki dükkanları, her gün yüzlerce misafir ağırlıyor. Çiğli’deki Akın Usta ise şehrin gizli kokoreç mabedi!
Enginar Yemeği ve Dolması: Bahar geldi mi Ege’den ayrılmak zor. Peynirinden meyvesine, sebzesinden etine, dört bir yanı bereketle dolan bu toprakların tam ortasında, Urla’da, sadece bahar aylarında çıkan sakız enginarı bir kere yemiş olan başka bir tür enginara artık zor döner. Kendine has küçük çanağı, genelde enginarda tadılması beklenen metalik aromaların daha azlığı ve tam zıttı tatlılığı, onu Kıbrıs ve Bayrampaşa enginarlarından ayıran özelliği. İzmirli dostlar çanaklarını kesmeden içini doldurup çanaklarını kazıyarak yemeyi çok seviyor. Ayrıca temizlenmiş halini hafif portakal suyunda zeytinyağlı olarak pişirmek de bir hayli popüler. Değişiklik arayanlara tam ters köşe öneri ise İstanbul’daki Cibalikapı Balıkçısı’ndan. Enginarla yaptıkları kurabiyemsi tatlı, uzun yıllardır restoranın mönüsünde yer alıyor.
Vişne Yaprağı Sarması: Derin mutfak kültürü denildi mi akla gelen ilk şehirler arasında olmamasına hep hayretler ettiğim Malatya’da, sadece bahar aylarında pişen onlarca yemeğin içerisinde bir tanesi var ki beni aklımdan vurur, kiraz yaprağı sarması. Asma yaprağı ile hazırlanmasına alışık olduğumuz sarmayı henüz körpe vişne yapraklarıyla hazırlamak gibi fevkalade eşsiz bir akla ve damak düşkünlüğüne sahip olan Malatya eşrafı, hafif ekşi ve ipeksiliği dillere destan bu yemeği iyice sahiplenip tüm Anadolu’ya bir alışkanlık haline getirseler ne güzel olur demeden duramıyorum her seferinde.
Bu kadar yemek konuştuktan sonra bahar aylarını geçirdiğimiz Ramazan’da, biraz da israf kültürünü engelleyip, elimizdekileri değerlendirmek adına sizlerle evde kalmış Ramazan pidesiyle hazırlayabileceğiniz bir pizza tarifi paylaşmak istedim.
Ramazan Pidesinden Kolay Pizza Tarifi
Hazırlık: 10 dk.
Pişirme: 195 derece fırında, fansız 15 dk.
Porsiyon: 2-3
Malzemeler
- 1 adet Ramazan pidesi
- 100 gr. rendelenmiş tostluk Mihaliç peyniri (yoksa taze kaşar peyniri de olur)
- 150 gr. kadar istediğiniz şarküteri ürünü (benim tercihim katkısız, sosis, salam ve sucuk)
- 300 ml. kahvaltılık domates sos
Nasıl Pişirilir?
- Fırını fansız şekilde 195 dereceye ayarlayın.
- Pişirme kağıdını fırın tepsisine serin ve pideyi kağıdın üzerine koyun.
- Pidenin üst öbeklerini, tabanına inemeyecek çekilde bıçak yardımıyla çıkartın ve domates sosunu üst bölüme sürün.
- Ardından rendelenmiş peyniri domates sosu kaplayacak şekilde serpin.
- Salamı, sosisi ve sucuğu birbirlerinin üzerine gelmeyecek şekilde peynirin üzerine yerleştirin.
- Isıtılmış fırına tepsiyi yerleştirin ve peynir eriyip sucuklar kızarana kadar kolay pizzayı pişirin.
- Süre sonunda dikkatlice fırından çıkartın ve sıcakken servis edin.