İnsan Her Şeye Alışır / İpek Durkal

Dostoyevski, insanı ‘hemen her şeye alışabilen bir varlık’ olarak tanımlarken ne kadar haklıymış. Düşünün, hele de son iki yılda ‘yok canım, mümkün değil’ diyebileceğimiz nelere alışmadık ki… 20. yüzyılın en önde gelen psikiyatrlarından, ‘logoterapi’nin kurucusu Dr. Victor E. Frankl ‘İnsanın Anlam Arayışı’ (Man’s Search for Meaning) adlı kült olmuş kitabında insanın nelere ve nasıl alışabileceğini derinlemesine anlatıyor.

Üstelik günümüzün popüler psikiyatrları gibi danışanlarının hikayelerini değil bire bir kendi yaşadıklarını aktararak insan psikolojisine ışık tutuyor.

‘İnsanın Anlam Arayışı’ dört farklı Yahudi kampından sağ çıkmayı başarabilmiş Frankl tarafından 1945 yılında kaleme alınmış. 30’un üzerinde dile çevrilip milyon milyon baskı yapmış. (Maalesef bu başucu kitabını ben yeni okudum)

Sahip olduğu her şeyi kaybetmiş, her değeri yok edilmiş, açlık, soğuk ve zulüm çeken insanların kendi yaşamlarını nasıl hala daha yaşamaya değer buldukları, bedensel ve ruhsal dayanıklılık motivasyonları üzerine her satırı çarpıcı tespitlerle dolu kitapta sizlere konu başlığı çıkarmakta haklı olarak zorlanıyorum.

Dediğim gibi, her sayfadan insan davranışına dair onlarca başlık çıkar. Kitap hakkında fikir verebilmek için sadece üç parça alıntılayacağım:

İlki, ‘Af yanılsaması’ konusu. İdama mahkûm edilmiş insanlar infazından çok kısa süre önce bile son dakikada affedileceği yanılsamasına kapılırmış. Bunu kendimize uyarladığımızda başımıza en kötü şey bile geldiğinde tutunduğumuz umut kırıntıları ve ‘o kadar da kötü olmayacak’ kandırmacası doğamızda var yani…

İkincisi, kaybedecek hiçbir şeyi olmayan insanları önce keskin bir mizah duygusunun sarması ardından da sabırsızca gelen ‘hadi artık ne olacaksa olsun’ merakı…

Üçüncüsü ise apati yani yine insanın doğasında olan, umarsızlık. Bir süre sonra duyguların körleşmesi, artık her şeyi olağan karışılıyor olması. Başta, aklımızı kaybedeceğimizi sandığımız bazı olaylar karşısında bir süre sonra duyarsızlaşmıyor muyuz… İşte bunun sebebi de, çaresizlik karşısında delirmemek için duyarsızlık kabuğu örüyormuş insan kendine.

Üç konu başlığı vereceğim dedim ama tutamadım kendimi… Bir de, dünyada sadece düzgün insanların ve ahlaksızların ait olduğu iki ırkın olduğu gerçekliği konusu var kitapta. Biliyoruz ki kötü insanlar var ve ana besin maddeleri de güç ya da güçlünün yanında olma. Bir gün o kötülüğün gelip kendilerini de vuracağını bile bile neden kötüler derseniz, cevabı ‘İnsanın Anlam Arayışı’nda.

Görmek ve Fark Etmek

Yukarıda kısa geçtim ama gerçekten insan kendi kapana kısılmış hissettiğinde mizaha sığınıyor. Alain De Botton da ‘Görmek ve Fark Etmek’ (On Seeing and Noticing) adlı kitabında mizah için, “Espri yapmak, bir durumdan şikayetçi olmak anlamına gelir” diyor ve ekliyor: “Esprilerde küstahlık, zalimlik, kendini beğenmişlik eleştirilir, erdem ve sağduyudan uzak her türlü davranıştan duyulan rahatsızlık dile getirilir. Haksızlığın ya da hayal kırıklığının olduğu yerde espri kılığına bürünmüş eleştiri nefes alır.”

Eğer light felsefe seviyorsanız, ‘Mizah’, ‘Çalışma ve Mutluluk’, ‘Sıkıcı Kentlerin Büyüleyiciliği’, ‘Özgünlük’, ‘Yazmak’ gibi farklı farklı konu başlıklarından oluşan bu kitap, yaşadığınız ortama ve kendinize başka gözle bakmanız konusunda bir kapı aralayabilir.

Para Ne Söyler Biz Ne Anlarız

Daha önce size Reyhan’ın ‘Mekan Enerjilerini İyileştirmek’ kitabından bahsetmiştim. Şimdi de ‘Para ne Söyler Biz Ne Anlarız’ adlı kitabı hakkında bir iki şey yazacağım. Öncelikle bu kitabı kesinlikle fark edip almazdım çünkü para benim için cazip bir konu değil. Bu kitap bana para ile son derece karmaşık olan ilişkimi bilen bir yakınım tarafından hediye edildi.

Cüzdanında kaç para olduğunu kuruşu kuruşuna bilenlerden misiniz yoksa orada ne olup bittiğinden bihaber olanlardan mı? Yeterli hatta belki ondan da fazlası paranız varken kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Hala yetersiz mi ya da tam tersi, olmayan paranızı harcamayı çok seviyor da olabilirsiniz…

Enerjisel mevzulara, 7 göbek geçmişin bağlarına, çocukluk travmalarına parasal anlamda dönüp baktıran kitap, soru cevap yöntemiyle sizin de özünüzde parayla küs mü barışık mı olduğunuzu anlamanızı hedefliyor. Benim için değişik bir deneyimdi. Parayla karmaşık ilişkimi tam olarak çözemesem de paranın bende neyin karşılığı olduğunu anlamama yardımcı oldu.