36 Saatte Paris Rehberi / Sinan Hamamsarılar

Pandeminin hızını kaybetmesinin ardından, gözü de gönlü de biraz medeniyet arayan çoğu kişi soluğu yurt dışında almaya çalışıyor. Döviz kurundaki dalgalanma sebebiyle de eskisi gibi “hovarda gezmeler” artık pek mümkün olmadığından, Avrupa’nın en çok turist alan şehirlerinden biri olan Paris için size 36 saatlik bir rehber hazırlayıp, tek gece konaklamayla zamanı nasıl değerlendirebilirsiniz, onu anlatmak istedim.

Uçuşlar

Elinizi vicdanınıza koyun ve 36 saatlik şu seyahat için, eğer hafta sonu gitmek durumundaysanız, uykunuzdan feragat edip Türkiye’den kalkışlı ilk uçuşu tercih edin. Böylelikle yerel saat ile Paris’e 09:30’da inmiş olabileceksiniz. Dönüşte de mümkün olan en geç uçuşu tercih edin. Henüz THY yaz tarifesi için geç uçuşlarını açıklamasa da 20:30 sularında Paris’ten kalkan ve 01:30 sularında Türkiye’ye varan uçuşlar önceki yıllarda hizmetteydi.

Şehir İçi Ulaşım

Havalimanında işiniz bitti ve şehir merkezine ineceksiniz, ben dahil çoğu kişi size “aaa metroya bin, çok kullanışlı, hem de şak diye anlarsın, her yere bağlantısı var” gibi basit ve anlaşılır faydalı bilgiler verme çalışabilir ancak unutmayın ki Paris metro sistemi her ne kadar gelişmiş olsa da onun da bir maliyeti var ve ineceğiniz durak ile çantanızı teslim edeceğiniz oteliniz arasında mesafe varsa, metro her zaman doğru tercih olmayabilir. Örneğin üç kişi seyahat ediyorsanız ve göreceli olarak merkezi bir yerde konaklayacaksanız, kişi başı 12€’luk metro bileti alıp (3×12=36€), metroyu kullandıktan sonra otele yürüyüp vakit kaybetmek yerine, sabah saatlerinde yollar da sakin olacağı için 38-44€ tutma ihtimali olan taksi ile otelinize ulaşmanızı öneririm. Vakit önemli! Bu arada şehre indikten sonra da hemen günlük metro kartı alacağım diye dert etmeyin! Paris yürümesi keyifli bir şehir olduğu için günlük metro bileti almak yerine tekli bilet de alınabilir.

Konaklama

Hem turistler açısından popüler hem de yaşayanları için büyük bir metropol olan Paris şehir merkezinin hemen hemen her yerinde konaklama yapılabilir. Louvre müzesi ya da Notre-Dame katedralini şehrin merkez noktası sayarsak, 1 km çapında çevresinde çoğu yerde gözü kapalı kapabilirsiniz. Benim önerim ise 4. Bölgede yer alan Le Marais. Paris’in 13 ayrı bölgesi var ve her birinin kendine has güzellikleri var. Ancak eski bir Yahudi mahallesi olan Le Marais, şu sıralar şehrin kalbinin attığı önemli yerlerden. Düşünün ki İstanbul’da Teşvikiye ile Balat evlenmiş ve çocukları olmuş. Öyle bir semt! Sanat galerileri, kafeler, müzeler ve sayısız restoranla şu sıralar şehrin kalbi o taraflarda atıyor desem yanlış olmaz.

Gezmeler – Müzeler, Antika Pazarları, Açık Pazarlar

İlk önce son söyleyeceğimi söyleyeyim, 5 hatta 6 müzeye gitmiyorsanız çok girişli müze kart almanıza pek de gerek yok. Ekonomik olmuyor. Ama şunu da söylemeden edemeyeceğim Pompidou Merkezi’ni, Louvre müzesini ve Orsay müzesini görmeden Paris’ten ayrıldığımda bir şeyleri eksik yapmış gibi hissediyorum. Pompidou Merkezi dünyanın en önemli çağdaş sanat müzelerinden. Marcel Duchamp’dan Frida Kahlo’ya, Andy Warhol’dan Marc Chagall’a, yakın geçmişin ve günümüzün en önemli sanatçılarının eserlerini tek bir çatı altında bulabilmek mümkün.

Louvre ise bambaşka bir hikâye! Binasını mı yoksa içindeki eserleri mi daha çok sevdiğime her seferinde karar veremiyorum. Leonardo da Vinci’nin Mona Lisa’sı ya da Enez’in komşusu sayılabilecek Semadirek adasında bulunan Semadirekli Nike’si (bknz. Kanatlı Zafer Heykeli) burada yer alıyor.

Orsay ise benim en sevdiğim müze olabilir. Eskiden bir tren istasyonu olarak Paris’e hizmet eden bina, şimdilerde benim dünya üzerinde en sevdiğim bazı heykellere ev sahipliği yapıyor. Ana ve büyük holünde oturmak bile insanı besliyor.

Müzelere ara verdiysek size iki ayrı pazaryerine davet edeceğim; bir tanesi antikaların ve çevresinde de pek çok antikacının yer aldığı Marché Dauphine. Diğeri ise her gün kurulan ve taze sebze-meyve meraklılarının görmesi gereken Passy kapalı pazarı.

Yeme-İçme

Geldik kimileri için seyahatin en önemli konusuna. Paris için, pek çok göç halkını barından bir şehir olması sebebiyle “dev bir açık büfe” tanımını yapmayı yanlış bulmuyorum. Fransa’nın yerleşik kültürünün narin örneklerini de iyi bir Çin lokantasını da uzun zamandır görmediğiniz kalitede bir ızgara eti de aynı sokağın içindeki restoranlarda bulabilmek mümkün. Paris için kısa zaman sığdırabileceğiniz restoran önerilerimi de altta yer alan saatlik plan içerisine yerleştirmeyi uygun gördüm, umarım faydalanırsınız. Bu arada çok çok meraklısıysanız Cédric Grolet’in Opera’daki mağazasına gidip sıraya girebilirsiniz ama 30 dakikanızı, hem de en az, harcamanız anlamına geleceğini de hatırlatmak isterim 🙂

  1. Gün Plan
  • 10:00 havalimanından çıkış
  • 10:40 şehir merkezinde otele valizleri bırakma
  • 11:00 The French Bastards – Saint-Denis (https://goo.gl/maps/RXGzCuwrSMbDWCvM8) mağazasından BCBG ve sade kruvasan yemeden ayrılmayın
  • 12:00 Marché Dauphine’de antika pazarı gezmesi
  • 14:00 Orsay müzesi
  • 15:30 Trocadéro metro istasyonu arkasındaki Schwartz’s Deli’de (https://goo.gl/maps/Zs9YEwDFGhvpGSpU9) hot pastrami sandviç
  • 16:00 Café du Trocadéro’da kahve ve etrafı seyretme molası
  • 16:45 Louvre Müzesi ziyareti
  • 18:30 Galeries Lafayette’in karşısındaki yemek mağazasında ufak bir gezi
  • 20:00 otele gidip tazelenme
  • 21:30 Clamato’da (https://goo.gl/maps/NL3xZXWsHK8fgWsB8) akşam yemeği (rezervasyonsuz ama sıra beklenmeli)
  1. Gün Plan
  • 09:30 otelden çıkış ama valizler onlarda kalsın, dönüp alacaksınız 🙂
  • 10:00 Yann Couvreur Pâtisserie Marais şubesinde kruvasan ve paris brestli kahvaltı

Ya da

  • 10:00 Café de Flore crouqe madame!
  • 11:30 Hızlı bir Champs-Élysées yürüyüşü
  • 12:45 Sen nehrinde tekne turu
  • 14:00 Pompidou Merkezi
  • 16:00 Petit Bao Çin mantısı ve kızarmış tatlı ekşi tavuk!
  • 17:30 otele dönüş ve valizlerin alınması
  • 18:30 havalimanına taksi ile varış