Çok eski dönemlerden beri önemli gördüğü eşyaları toplama ve saklama ihtiyacı duyan insan, bu toplama ve keşfetme arzusunun bir sonucu olarak müze-müzecilik kavramlarına yönelirken; günümüz sanat koleksiyonerliğini de farklılaştırıyor. Kimilerince hobi ya da bir tutku şeklinde görülen koleksiyonerlik zaman ve emek kadar bütçe de istiyor. Arkas Sanat Merkezi ve Elgiz Müzesi’nin iş birliğiyle takas yöntemi kullanılarak İstanbul’da açılan “Arkas Koleksiyonu’nda Doğa, Bahçeler, Düşler” sergisi ve İzmir’de açılan Mitler ve Hayaller sergisi, Arkas Holding Yönetim Kurulu Başkanı Lucien Arkas ve Elgiz Müzesi Kurucusu Can Elgiz’in koleksiyonerliğe bakış açısını da gündeme getiriyor. Arkas, koleksiyonerliği bir hobi değil tutku olarak görürken Elgiz, ailesinin sanata olan yakınlığının kendisinde etkili olduğunu belirtiyor. İkisinin ortak görüşlerine göre işin formülü ise ilgi ve sevgi, bilgi ve araştırma, zaman ve bütçe ayırma.
Koleksiyonlar, uluslar ve toplumlar için önemli bir kültür varlığı olarak görülüyor. Araştırmacılar özellikle kültürlerin sürdürülebilirliğinin sağlanmasında koleksiyonların kilit bir rol üstlendiğini vurguluyor. Toplumda sanatın yaygınlaşması, bilgi, birikim ve duyarlılığın artması açısından da önemli olan koleksiyonlar, dönemin kimliğini yansıtması ve kıyaslanması bakımından da aydınlatıcı nitelikleri barındırıyor. Yakın zamanda İzmir ve İstanbul’da açılan iki farklı sergi, çağdaş sanat ve klasik sanatın hem yorumlanması hem de koleksiyonerliğin nasıl algılandığının görülmesi açısından önem arzediyor. İstanbul’da mart ayında Elgiz Müzesi’nde ziyarete açılan “Arkas Koleksiyonu’nda Doğa, Bahçeler, Düşler” sergisi ve hemen ardından İzmir’de Arkas Sanat Merkezi’nde açılan Mitler ve Hayaller sergisi, klasik sanatla çağdaş sanatın seçkin eserlerini sanatseverlerle buluşturmayı sürdürüyor. İki koleksiyoneri bir araya getiren bu sergiler, Lucien Arkas ve Can Elgiz’in koleksiyornerliğe olan bakış açısını yansıtması açısından da ilginç özellikler barındırıyor. Ortak noktaları doğa olan iki sergi de sanatseverler tarafından ücretsiz ziyaret edilebiliyor.
İzmir ve İstanbul’un kültür sanat hayatına uzun yıllardır katkı sağlayan Arkas ve Elgiz; İzmir’de Mitler ve Hayaller sergisinin açılışında proje direktörü Müjde Unustası, Mitler ve Hayaller sergi küratörü Billur Tansel ve Doğa, Bahçeler, Düşler sergi küratörü Jean Luc Maeso’nun moderatörlüğünü yaptığı söyleşide sanat tutkularını ve koleksiyonerlik hakkındaki düşüncelerini paylaştılar. Yurt dışında da örnekleri çok olan koleksiyon takası konusundaki örnek işbirliklerini anlattılar.
Bilgi, Tutku ve Bütçe
Arkas Holding Yönetim Kurulu Başkanı Lucien Arkas, çocukluğuna kadar uzanan bir sanat ve okuma merakından bahsederek koleksiyonerliği bir tutku olarak tanımlıyor. Ancak bütçenin de önemli olduğuna işaret ediyor:
“Ben koleksiyon yapacağım diye başlamadım. Koleksiyoner olacağım diye bir iddiam da hiçbir zaman olmadı. Resmi ve güzelliği severim. Çocukluğumda gördüklerimin sahibi olma isteğiyle başladım. Fakat tabii bu bir bütçe meselesi. Bütçem elverdiğinde bundan 30 yıl kadar önce ilk başta Türk eserleriyle başladım. İsmail Hakkı’nın çok güzel bir başyapıtını buldum, çok istedim ve aldım. Böylece araştıra araştıra ressamların hayatını inceleyerek, niye, neden yaptıklarını bilerek, merak ederek bu konularda bugünlere kadar geldim. Bazıları o kadar güzel portreler yapar ki onları görmeye bir ömür doyamazsınız.” dedi.
Can Elgiz ise mimar olması nedeniyle sanata bir yakınlığının bulunduğunu, ailesinin yönlendirdiğini ve bilginin koleksiyonerlikte önemli olduğunu söylüyor. Elgiz’e sanat halkla paylaşılmalı:
“Mimar olduğum için mimarlıktan gelen bir sanat yakınlığım vardı. Ailem de sanatseverdi koleksiyoner değildiler. Yani sanatseverlik çerçevesinde kaldılar. Tabii o da ben de herhalde küçük yaşlardan bir görgü oluşturdu. Bu, mimarlıkla birleşince imkanlar çerçevesinde yavaş yavaş bir takım önce alınabilir eserleri sonra biraz daha ulaşabildiğimiz eserleri almaya başladık. Ardından da yabancı eserlere ilgi gösterdik. Yabancı fuarları gezmeye başlayınca bu koleksiyon paylaşımının ne kadar güzel bir şey olduğunu yani sanat eserini alıp da evde büroda hapsedilmesi değil de halka açık yerde olmasının çok daha değerli olduğunu gördük. O şekilde ilerleyip bugünlere geldik. Tabii şöyle bir şey de var, her eser mesela duvarda gördüğünüz eserler başka bir sergide başka bir anlam ifade ediyor. Bu sergi de birbirinin yan yana gelişi ile başka bir söylem oluşturuyor. Başka bir başlık altında toplanıyor. Koleksiyona olan bağımız da tabii bu yüzden her eseri her sergileniş biçiminde gördüğümüzde tekrar artarak devam ediyor. Bir koleksiyoner olmak için öncelikle de bilgi sahibi olmak lazım. Lucien Bey’in bahsettiği gibi biz de kitaplık sahibi olmaya çalıştık. Sanat kitaplığı üzerinden çalışarak, epey vakit harcayarak neyin ne olduğunu daha çok fark eder hale geldik. Koleksiyoner gözüyle sergi izlemek ya da eserleri değerlendirmek nasıldır dediğiniz zaman hakikaten bu bilgiyi edinmiş olmanız lazım. Yoksa aldığınız eseri ertesi gün arkanıza baktığınızda siz de beğenmeyebilirsiniz. Öncelikle o bilgiyi edinmek lazım”.
Mücadeleyle Alınan Eser İz Bırakır
Koleksiyonerle eserleri arasında bir bağ olup olmadığı da merak edilen bir konu. Can Elgiz, alınan bir eserin konulduğu yerde sonradan izlendiğinde doğru bir seçim yapıldığını, dolayısı ile yapılan bu doğru seçimlerin koleksiyona olan bağı artırdığını söylüyor. Lucien Arkas ise beğendiği bir eseri almak için mücadele ettiğini, bu mücadelenin de kendisinde iz bıraktığına, duygusal bir bağ oluşturduğuna değiniyor.
“Beni eserlere bağlayan her birini almak için verdiğim mücadeledir. İstanbul’da sergilediğimiz bir kadın resmi; oldukça zarif. Herkes o tabloyu çok sever. New York’ta almak istedim onu ve sabaha kadar pazarlık ettim. Sonunda ben kazandım. Unutur muyum, unutmam. Eserleri mücadele verip aldığınız zaman unutmazsınız, hep seversiniz.”
Koleksiyon, Koleksiyonerini Yansıtır
Koleksiyona bakılarak koleksiyoner hakkında ipuçları elde etmek de mümkün mü? sorusunun cevabını ise Lucien Arkas, koleksiyonun, koleksiyonerin kimliğini yansıttığını ancak nereden neyle hislendiğinin de öğrenebildiğini söylüyor ve ekliyor, Mesela Arkas Koleksiyonu’nda doğa ve kadın vardır”. Can Elgiz ise “Evet tabii ki koleksiyonerin tarzını, sanattaki anlayışını yansıtır. Ancak mesela her koleksiyonda birbirini yani kişinin koleksiyonerin kimliğini belli bir tarzda yansıtır. Mesela bizimki biraz daha eklektik denebilecek bir yapıya sahip. Tabii ki koleksiyonerin kimliğini yansıtıyor” diyor.