“İnsanın, sevdiklerinin iyi niyetinden kuşkulanmaya karar vermesi ne kadar zor” demiş ‘Portekiz Mektupları’nda Mariana. “Kişi kimi zaman çok sevmenin getirdiği yanlışlıklara da düşüyor.
Sevdiği şeyi göğsüne fazlaca bastırırken örseliyor onu. Hoyratlaşıyor bir yerde aşk” demiş Cemal Süreya eşine yazdığı, “Onüç Günün Mektupları’nda.
Mutluluk ve yıkımımızı hazırlayan yine biziz, kendi yüreğimizdir” demiş Genç Werther, acılarını anlattığı mektuplarında.
Belki bize yazılmadı biz de yazmadık onları ama en iddialı aşk romanlarına bile taş çıkaran bu mektupların içinde sizi anlatan çok cümle var…
Portekiz Mektupları (Lettres Portugaises)
Bu mektupların gerçekte kim tarafından yazıldığı aradan geçen onca yüzyıla rağmen bulunamadı. 1600’lerin ortalarında, Portekiz’de bir rahibe olarak yaşayan Mariana Alcoforado tarafından da kaleme alınmış olabilir, Fransız Vikont de Guilleragues tarafından da… (Ki o Guilleragues 1677’de Kral XIV. Louis’in elçisi olarak İstanbul’a gönderildi. Beyoğlu’nda Palais de France’ta yaşadı. 1685’te de İstanbul’da hayatını kaybetti.)
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra edebiyatçıları ‘Guilleragues’cı ve ‘Mariana’cı olarak ikiye ayıran bu kitap, Portekiz’de bir rahibenin bir Fransız soylusuyla yaşadığı aşkın ardından manastırdan ona yolladığı beş mektuptan oluşuyor. “Bunca zevk dolu dakikaların anıları nasıl oluyor da bu kadar acımasızlaşıyor” diye soruyor Mariana, sevdiğine…
Aşkın her halinin sığdırıldığı bu satırlar yüzyıllardır dünyada bir başyapıt.
Kitabı en iyi, çevirmeni Ayşen Gür tarif etmiş aslında. Demiş ki, “Karşılıksız kalan bir aşkın insanı önce nasıl aciz bir duruma düşürdüğünü, sonra nasıl çılgına çevirdiğini, nefret ve sevgi, kuşku ve hoşgörü, ölüm ve yaşam arasında nasıl sürüklediğini gösteriyor Portekiz Mektupları…”
Onüç Günün Mektupları
Cemal Süreya bu 13 mektubu, 1972 yılında hastanede yatan eşi Zuhal Seber’e yazmış. Zuhal Hanım’ın hastanede kaldığı 13 gün ona her gün bir mektup götüren Süreya bunların bir gün basılmasını planlamadı diye biliniyor. Süreya’nın ölümünden bir yıl sonra Zuhal Hanım bu hesapsız kitapsız sözcüklere dökülen aşk mektuplarını ortak arkadaşları Erdal Öz’e basılması için teslim etmiş ve işte Cemal Süreya’nın 13 günü elimizde…
“Yalnız seninle güçlüyüm. Sen olmasan bir anlamım olmaz, sev beni” diyen Süreya bu mektuplarda hem eşine duyduğu aşkı ve hayranlığı anlatıyor, hem hayallerini, hem de gündelik hayatını…
Genç Werther’in Acıları
Goethe’nin ölümsüz eseri. 1774 yılında yazılmış. Aşkın itibar gördüğü, sevmenin ise bir erdem olduğu yıllar…
İki haftada yazılan Genç Werther’in Acıları (Die Leiden des jungen Werthers) bir mektup roman. Genç Werther’in Lotte’ye duyduğu umutsuz ve ızdırap dolu aşkını, hayali arkadaşı Wilmhelm’e yazdığı mektuplarından okuyoruz.
Goethe’nin kaleminden çıkan mektuplar tabii ki felsefeyle, sanatla, şiirle sarıp sarmalanmış.
Edebiyatçılar Goethe’nin bu mektupları kendi yaşamından yola çıkarak yazdığını söyler.
“Nasıl oluyor da insanı en mutlu eden bir şey aynı zamanda felaketinin de kaynağı oluyor” diye soruyor Werther, haklı bir soru ama maalesef aradan geçen 400 yılda bu sorunun yanıtı da bulunamadı.