Koçluk bakış açısı geniş bir yaklaşımı içerir. Bunların içinde en çok etkilendiklerimi sizlerle paylaşmak istedim. Bu iki yaklaşım güvenli alan ve perspektif (bakış açılarımız) olarak karşımıza çıkar. Bir metafordan hareketle anlatırsam benim için hayat, bir süredir ritim kavramından oluşuyor. Bakış açılarımıza göre de bu ritim değişiklikler gösteriyor.
Benim özelimde öğrenmek, hayatın bu ritmi içinde sanırım her zaman ön sıralarda yer aldı. Yeni bir şey öğrenmek, öğrendiğimi deneyimlemek ve paylaşmak en keyif aldığım şeylerden biriydi hep.
Koçluk ise son bir yıldır, bu öğrenme sürecinde beni en çok büyüten, geliştiren deneyimlerden biri oldu. Öncelikle kendi hayatıma, işime, yönetim şekilllerine ve aslında genel olarak insanlara bakış açımı genişletti. Değişim, bazen direndiğimiz ve sözde kalan bir şeyken, genişlemek çok daha kapsamlı bir kavramdır. Sizi dönüştüren ve olaylara-kişilere daha büyük bir pencereden bakmanıza olanak sağlayan genişlemedir ve bu genişleme bakış açısının çeşitliliğinden beslenir.
Koçluk bakış açısının kurumlar için de son derece faydalı ve ileriye taşıyan bir itici güç olduğunu düşünüyorum. Arkas bünyesi içerisinde de bunu yaşayarak deneyimliyorum.
Şirket ve birey olarak koçluktaki bakış açılarıyla yaklaşılan bir alanda kendinizi güvende ve destekleniyor hissedersiniz. Bir çok bakış açısının var olduğunu ve bunların her birinin zaman zaman doğru olabileceğini bilmek ve bu bilgi ile etrafınıza yaklaşmak size güvenli ve güçlü bir alan sağlar. Böylece hiç bir şeyin kesin doğru ve hiç bir şeyin kesin yanlış olmadığını bilerek yolunuza devam edebilirsiniz. Bu, her birimiz, her bir çalışan için çok daha açık bir bakış açısı sağlar. Bu bakış açısıyla özel hayatınızda ya da çalıştığınız yerde sizin onaylamadığınız kararlar ya da tercihlerin illa yanlış olmadığını ve pek tabii illa doğru olmadığını da anlamaya başlarsınız. Böylece seçilen kararın bir “bilinçli tercih” olduğunu görüp buna göre hareket etmeyi benimsemek aslında herkes için bir özgürlüktür.
Ancak öğrenmek bazen zorlayıcı olabilir. Kendinizle ilgili öğrendiğiniz her şey sizi mutlu etmeyebilir ve işin ilginç tarafı aslında bu, iyi bir şey olabilir. Demek ki heyecanla içine girip keşfedebilir ve bir çocuk gibi yepyeni bir bakış açısıyla bakabilirsiniz. Örneğin hep haklı olmak biraz sıkıcı gelmeye başlarsa ve başkalarının sizden daha iyi düşünmüş olabileceğini kabul edebilirseniz belki de daha keyifli yeni bir bakış açısı kazanmışsınızdır. İşte asıl buralarda kalırsak her zaman gelişime açık ve nerde çalışırsak çalışalım mutlu bir birey olarak üretilene rahatlıkla katkı sağlayabiliriz.
Bugünün moda kavramı koçlukken, yarın bambaşka bir şey olabilir. Önemli olan popüleriteye bakmak değil de sanki daha çok kendimize dürüst olup bakış açımızı ve vizyonumuzu geniş tutmak. Bunun sizi geliştirip herhangi bir insana ya da bir kuruma katkı sağlamama ihtimali yok diye düşünüyorum.