Varlıklı ailenin çocuğu olarak dünyaya gelenlere “Ağzında gümüş kaşıkla doğdu” denir. Çoktan dünyayı değiştiren ve en büyük ideali dünyada daha insana dokunur bir iz bırakmak olan Microsoft’un kurucusu Bill Gates için bu tanımlama yetersiz kalır. Ona “Pırlantalarla kaplı altın bir kepçeyle doğdu” desek bile az ama başarısını ve 116 milyar doları aşan servetiyle dünyanın en zengin ikinci insanı oluşunu aile varlığıyla açıklamak haksızlık olur.
Dedesi James Willard Maxwell, 1906 yılında Seattle’da National City Bank’i kurdu. Dayısı da dedesi gibi bankacı olacaktı. Hem en büyük çatışmalarını yaşadığı hem de en çok ilham aldığı inanlardan biri olan annesi Mary Maxwell Gates ise Amerika’nın saygın iş kadınlarından biri olmanın yanında sivil toplum faaliyetlerine önem veren neşeli bir karakterdi; uzun yıllar öğretmenlik yapmıştı. Baba William H. Gates ise öne çıkan bir avukat… Tüm dünyanın Bill Gates olarak bildiği William Henry Gates III, Seattle’da 1955 yılında böyle bir ailenin ortanca çocuğu olarak doğdu.
Kediyi Merak Öldürür, Bill Hayatta Kaldı
Çocukluğundan itibaren gerçek bir kitap kurduydu. Okuma alışkanlığı takıntısı seviyesinde küçük bir çocukken ansiklopedi okuyama başlayan Bill Gates’in en büyük tutkusu öğrenmek. Kediyi merak öldürür ama küçük Bill’in yaşam enerjisi meraktan geliyordu. Annesinin kağıt oyunlarına düşkünlüğü ona da bulaşmıştı. Zeki, ne istediğini bilen ve rekabetçi bir çocuk… Hırslı da!
Gittiği özel okul Lakeside’ın şehirdeki bir şirkete ait devasa bilgisayarı kullanma izni ise onun hayatındaki değişimi yaratan kıvılcım… Küçük Bill, mümkün olan her anı hayranlık duyduğu o koca bilgisayarın yanında geçiriyordu. En yakın arkadaşı Paul Allen ile birlikte kodlar yazmaya da o yıllarda başladı. Likeside’ın karmaşık ve içinden çıkılamaz ders programını kafasını bir excel sayfası gibi kullanarak ve elbette Paul Allen’ın yardımıyla otomatik bir sisteme dönüştürerek büyük bir değişim başlattı. Bu, Bill Gates’in bir ergen olarak dünyada çözüm odaklı değişimler yaratma zincirinin ilk halkasıydı.
Henüz 15 yaşındayken Paul Allen ile ilk kez girişimciliğe de soyunacaktı. Trafik akışını hesaplayan Traf-O-Data’yı 20.000 dolara satacaktı iki arkadaş. Ancak bundan öncesi de var. İki çocuk bilgisayar yazılımlarındaki hataları araştırıp buluyor, koca koca adamlara yardımcı oluyordu.
Babası Gibi Avukat Olacaktı
Ailesi ondan bir hukuk kariyeri bekliyordu. O da 1973 yılında Harvard’a girdi ve güya hukuk okuyacaktı. Ancak matematik ve bilgisayar bilimi derslerini seçen Bill Gates, çoğunlukla kağıt oyunları için saatlerce masada oturuyordu. Aradan iki yıl geçmişti ve Bill Gates, bin bir zorlukla girilen, kendisinin de iyi dereceyle kabul edildiği üniversiteyi bıraktı.
Çünkü onun teknoloji ve yazılım şirketi Microsoft’u kurarak dünyayı değiştirmek gibi hayalleri vardı. Çocukluk arkadaşı Paul Allen ile 1975 yılında Microsoft’u kurdu.
1986 yılında Microsoft’u halka açtı ve “Bir gecede zengin olan deha” diye anılmaya başlandı ama o gecenin öncesinde uykusuz, huysuz, takıntıyla geçirilmiş binlerce gece olduğunu kimse hesaba katmadı. Bill Gates 31 yaşında tamamen kendi çabasıyla milyarder olmuştu.
1987 yılında Windows’u piyasaya sürdü. Çizelge hesap yazılımı, mouse (fare) gibi pek çok yeniliği hayata soktu. Gates’in yazılımı, 1993 yılında ayda 1 milyon satarak dünyadaki bilgisayarların yüzde 85’inde kurulmuştu.
Kısa sürede dünyanın en zengini statüsüne çıkan Bill Gates, bir taraftan da monopol kurmakla suçlandı ve yargılandı. Gerçi daha önce de birkaç küçük suç işlemişti. Ehliyetsiz araç kullanmak ve hız yapmak (1975), ehliyetsiz araç kullanmak ve dur uyarısını dikkate almamak (1977)… Genç yaşında gözaltına alındığında çekilen suç kaydı fotoğrafını, 2008 yılında Microsoft’un reklamında kullanmaktan da çekinmedi.
Bir monopol kurup kurmadığı sorusuna çok objektif olarak “Hem evet hem hayır” diyen Bill Gates, 1998 yılında Brüksel’de Avrupa Birliği yetkilerini ziyaret ederken suratına koca bir pasta atılarak protesto edilmişti.
Aşama aşama Microsoft’taki sorumluluklarını devretti. Çünkü “Öleceğini öğrensen kime gidip ne söylersin” diye sorulduğunda gözleri yaşararak “Melinda’ya (eşi) ‘Teşekkürler’ derim” diyen Bill Gates’in mal varlığının çoğunu aktardığı Bill & Melinda Gates Vakfı ile yapmak istedikleri vardı.
Şeytan Mı Yoksa Melek Mi?
2000 yılında kurulan vakıf ile Gates çifti dünyayı değiştirmeyi gerçekten kafaya koymuştu.
Afrika’da ishalden ölen çocuklarla ilgili okuduğu bir makalenin ardından Bill Gates temiz tuvaletlere kafayı taktı. İçerisindeki kimyasallar sayesinde dışkıyı gübreye dönüştürebilen, kanalizasyona ve suya ihtiyaç duymayan tuvaletler ürettirdi. 200 milyon dolar harcanan proje, temiz tuvalet ve kanalizasyon altyapısı olmayan yoksul ülkeler için çare olmayı hedefledi.
Afrika’da çocuk felcinden sakat kalan veya ölen çocuklara kederlendi ve yüz milyonlarca doları aşılara yatırdı. Dünya Sağlık Örgütü, Bill Gates’in de katıldığı bir basın toplantısında Afrika’dan çocuk felcini sildiklerini, 1.8 milyon çocuğun bu hastalığa yakalanma ihtimalinin ortadan kalktığını söyledi. Gates’in vakfı HIV ve sıtma gibi pek çok hastalık ile Covid-19 aşısının geliştirilmesi için de kolları sıvadı.
Dünyada bir çılgınlık halini alan aşı karşıtlığı yüzünden 20. yüzyılda neredeyse kökü kazınan pek çok hastalık 21. yüzyılın ilk 20 yılında yeniden baş gösterip, toplum sağlığını tehlikeye attı. Dünyanın var olan aşikâr sorunlarına çözüm üretmek yerine komplo teorileriyle dehşet saçmayı seven insanlar, Bill Gates’i şeytan olmakla, insanlığın sonunu getirmeye çalışmakla suçluyor. Oysa o, mirasını bile kendi çocuklarına bırakmayıp, vakfına devreden öngörüleri güçlü bir lider. Üç çocuğunun her birine 10 milyon dolar ayırmayı uygun gördü.
Bill Gates’in bir diğer çok tartışılan girişimi ise nükleer enerji… Mevcut anlayışların çok ötesinde ve güvenli yeni nesil nükleer enerji santralları geliştiren TerraPower, küresel ısınmanın ancak böyle durdurulabileceğine inanıyor. Sadece ABD’de ortaya çıkan nükleer atık ile 125 yıl ABD’nin enerji ihtiyacını karşılayabileceğini söylüyor ancak Çin dışında hiçbir ülkeyi ‘dünyayı kurtaracağını iddia ettiği’ nükleer projesine ikna etmeyi başaramadı. Çin ile yapılan antlaşmalar ise Trump’ın açtığı ekonomik savaşa kurban gitti.
Kapının Ardındaki Bill
Tam bir kahve tutkunu. En büyük korkusu beyninin durması. Rahat giyinmeyi seviyor; genellikle gömlek üzeri V yaka kazak… Dakik; zaman yönetimine önem veriyor. Yıllarca ‘haftasonu’ ve ‘tatil’ kavramlarını bilmeden çalışmış. Kısa zaman önce kaybettiği babasına ve karısına çok düştün. Hatta onun için “Yeryüzünde karısından şikâyet etmeyen tek erkek” diyenler var. Vakfına önemli miktarda bağış yapan Warren Buffet’la arkadaşlık etmeyi çok seviyor; büyük hayranı. Hiçbir şeyi insanlara ilham vermek için yapmıyor, tek amacı optimizasyon. Bilgisayarı ilk gördüğünde “Dünyadaki devrim biz olmadan başlamış” diye düşünüp hayıflanmış. Hep bir iddiası, kendine inancı var.
Azmini şöyle açıklıyor: “Güçlüklerle karşılaşınca vazgeçmek istiyorsun ama sonra diyorsun ki daha çok çalışacağım.”
Aynı zamanda ilk girişimcilik yıllarında hiçbir ödeme alamasa bile herkesin maaşını bir yıl ödeyebilecek miktarda parayı banka hesabında tutan tutumlu biri de… Microsoft’un ilk günlerinde tüm çalışanların araç plakasını ezbere bilen ve kimin kaçta işe gelip gittiğini aklında tutan, beyni excel programı gibi çalışan bir işkolik de…
“Kendini asla kimseyle kıyaslama. Eğer bunu yaparsan kendine hakaret etmiş olursun” diyen Bill Gates’e göre başarı berbat bir öğretmen.