“Bir ülke çökerken her zaman oradan başka bir ülkeye göç etmeyi deneyebilir insan; buna karşılık bütün dünya tehdit altındaysa, gidecek başka bir yer kalmaz.”
Bu alıntı, Amin Maalouf’un 2009 basımı ‘Çivisi Çıkmış Dünya’ (Le dereglement du monde) kitabından. Covid 19 ile bir ilgisi yok bu cümlelerin ama yine de ilk okuduğumda bana şu an içinde bulunduğumuz küresel salgını anımsattı. Gerçekten gidecek yerimiz yok ve gerçekten de dünyanın çivisi çıktı.
Lübnan asıllı Fransız yazarın kitabı dünyanın gidişatını yakın tarihten örneklerle sorguluyor. Diyor ki Maalouf: “Ya bu yüzyılda herkesin kendisiyle özdeşleştirebileceği, aynı evrensel değerlerle bütün haline getirilen, insanlık serüveninde güçlü bir inancın rehberlik ettiği ve bütün kültürel çeşitliliklerimizle zenginleşecek bir uygarlık kurmayı başarırız ya da ortaklaşa bir barbarlığın içinde yok olup gideriz.”
Alt başlığı ’Uygarlıklarımız Tükendiğinde’ olan kitap, dünyanın yeni trendi ötekileştirmeye ve hor görüye olduğu kadar eğitimsizliğin yüceltilmesine de vurgu yapıyor. “ABD’de ve başka yerlerde, kültürün karalandığı ve kültürsüzlüğün bir doğallık güvencesi olarak görüldüğü, uğursuz bir dönemden belki de çıkmaya başlıyoruz” diyor ama görünen o ki çıkmadık… Dinler, yönetimler, siyasi hesaplar, siyasetçiler ve çıkarlar üzerine nefis tespitlerin yer aldığı bu kitap dünyaya özelikle de Ortadoğu’da olup bitenlere gerçekçi bir gözle bakmamızı sağlıyor. Tüm dünya liderleri arasında Atatürk’ün başarısının ve sebeplerinin farkını da ortaya çıkaran Maalouf, Atatürk’ü örnek alan liderlerin onun gibi başarılı olamamasının sebeplerini de anlatıyor.
Esnemeye Duygulardan Başlayalım Mı?
Duygularımızla başa çıkabiliyor musunuz? Açıkçası ben artık zorlanıyorum. İnsanın kendini güvende hissetmiyor olması psikolojisini de alt üst ediyor çünkü. Dünyanın içinde bulunduğu şu durumda hiçbirimiz güvende değiliz. Oysa duygusal açıdan çevik olmalıyız. Yani gündelik durumlara en ideal şekilde tepki verebilmek için düşünsel ve duygusal açıdan esnek davranabilmeliyiz. Dr. Susan David’in mutluluk ve başarı üzerine yaptığı 20 yıllık araştırmanın sonrasında yazdığı ‘Duygusal Çeviklik’ (Emotional Agility) bu anlamda rehber olmayı amaçlıyor.
İç dünyamıza bakarak anlamlı bir hayat sürmemiz konusunda bizi yönlendiren David, bizi duygularımızla iş birliği yapmaya sevk ediyor. Diyor ki: “Korkusuz olma fikrini terk edin ve değerlerinizin rehberliğinde doğruca korkularınızın, sizin için önemli olan şeyin üstüne gidin. Cesaret, korkunun yokluğu değil; korkuyla yürümektir.” Ve ekliyor: “Başarı, popüler psikoloji mottosu uyarınca pozitif düşünerek gelmiyor. Başarıyı insanların iç dünyalarıyla baş etme biçimleri yani duygusal çeviklikleri belirliyor.”
Akışta Kalmaktan Başka Çare Yok
Kontrolümüz dışında yaşananlara teslim olmamızın bir yolu da kendimizi akışa bırakmaktan geçiyor. Alanında uzman sayılı isimlerden biri olan Prof. Dr. Mihayl Csikszentmihalyi ‘Akış Teorisi’ üzerinden yazdığı ve dünyanın pek çok ülkesinde en çok satanlar listesinde bulunan ‘Akış: Mutluluk Bilimi’ (Flow) kitabında hem bu teoriyi anlatıyor hem de bu teoriyi nasıl uygulayacağımızı… Kitabın kolay okunup anlaşılabilmesi için bilim insanlarının teknik dilini kullanmaktan kaçınan Csikszentmihalyi: “Yaşadığımız her şey -neşe, ilgi veya sıkılma- zihinde bilgi olarak temsil edilir. Bu bilgiyi kontrol edebilirsek hayatlarımızın nasıl olacağına karar verebiliriz” diyor. Akış hali, kişinin stres düzeyini azaltırken performansını da artırıyor. Yani akış yan gelip yatmak değil, insanın o anda yapmakta olduğu aktiviteye, aktivitenin kendisinden başka hiçbir şeyin farkında olmayacak kadar konsantre olması. Sahi, mutluyken zamanın neden su gibi akıp geçiyor bunu hiç düşündünüz mü?