Diyelim ki biriyle yeni tanıştık ve “Hadi biraz kendinden bahset” dedi; kendimizle ilgili ne söyleriz? Muhtemelen, yaşımızı, eğitimimizi, işimizi ve çoğunlukla da ne kadar iyi ve düzgün, ahlak kurallarına sıkı sıkıya bağlı bir insan olduğumuzun altını çizecek özenle seçilmiş cümleler kurarız. Bunca yıllık hayatımda karşıma geçip de, “Merhaba, ben gayet bencil biriyim üstelik de çıkarıma göre hareket ederim” diyen tek bir kişiyle bile tanışmadım. Ha tanışmadım derken, ben de kendimi hiç kimseye öyle tanıtmadım.
Size, yüzünüze karşı apaçık “Kardeşim sen sandığın insan değilsin, beynin başkalarını kandırmak için de önce seni kandırıyor” diyen bir kitaptan bahsetmek istiyorum: Beyindeki Fil-Gündelik Hayattaki Gizli Güdüler (The Elephant in the Brain:Hidden Motives in Eveyday Life)
Bugüne dek okuduğumuz, sen şöyle iyisin ama böyle travmaların var, sen iyisin karşındaki kötü, içindeki iyiliği keşfet türünde yazılmış tüm kitapları unutacak ve kendinize şunu söyleyeceksiniz: Vay be meğer ben nasıl bir sahtekarmışım! İşte size, kafanızı kendinizle meşgul edecek, her satırında hayrete düşürecek harika bir kitap önerisi…
Kitabın yazarları Kevin Simler ve Robin Hanson ‘İnsan davranışı nadiren gözüktüğü gibidir’ tezinden yola çıkarak üzerine şu eklemeyi yapmış: Biz insanlar, sadece gizli güdülerle hareket edebilmekle kalmayan, böyle davranmak üzere tasarlanmış bir türüz. Beynimiz kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmek üzere gelişmiştir ama bir yandan da diğer insanlar önünde bencil gözükmemeye uğraşır durur. Yani kendimizi kandırmak stratejiktir; kötü davranırken iyi gözükmek için beynimizin kullandığı bir taktiktir. Peki kendimizi neden kandırıyoruz? Tabii ki başkalarını daha iyi kandırabilmek için.
İlber Hocayla Doyurucu Sohbet
Vasatlığın ve cahilliğin sesini diğer tüm sesleri bastıracak kadar yükselttiği şu dünyada insan bazen sağır olmak istiyor. Düşünsenize, en son ne zaman biriyle entelektüel anlamda tıka basa doyurucu bir sohbet ettiniz? Neyse ki bu eksikliği giderecek bazı kitaplar çıkıyor da nefes alabiliyoruz. İşte o kitaplardan biri daha çıktı. ‘Bir Ömür Nasıl Yaşanır’ kitabının ardından İlber Ortaylı’nın yine Yenal Bilgici ile sohbetinden derlenen ‘İnsan Geleceğini Nasıl Kurar- Kendini İnşa Etmenin Yolları’ kitabıyla ufkumuzu açtı.
Ortaylı’nın “Tecrübe aktarma örneği, deneme” diye tanımladığı bu kitapta bir insanın kendisini nasıl oluşturacağını ve bunu hangi ölçüde yapabileceği anlatılıyor. Özellikle Türk insanının ‘keşke’ demeyi çok sevdiğini ve bunu alışkanlık haline getirdiğini söyleyen Ortaylı, General Hannibal’ın “Ya bir yol bulacağım ya bir yol yapacağım” sözünden hareketle, “Bir yol tıkalıysa diğerinden gidersiniz, o yoksa üçüncü yolu siz yaratırsınız” sözleriyle insanlara hedef koymanın öneminden bahsederken, “70 yıl yaşa 70 idealin olsun” gibi sloganların palavra olduğunun altını şu sözlerle çiziyor: “İnsan hayatı buna müsait değildir. Kişi yaptıklarını iyi ve ölçülü yapmaya odaklanmalıdır.”
‘İnsan Geleceğini Nasıl Kurar- Kendini İnşa Etmenin Yolları’ söyleşi kitabında kendi kitaplığını da okura açan Ortaylı, insanın yaşamı boyunca okuması şart olan klasik eserlerin yanı sıra felsefe, sanat ve kültür ve tarih alanında da okunması gereken kitapları listeliyor. Madem burası kitap sayfası o zaman buyrun size İlber Hoca’nın mutlaka okunmalı dediği 5 romanın listesi:
1-Amin Maalouf/Tanios Kayası ;
2-Ferene Molnar/Pal Sokağı Çocukları
3-Reşat Nuri Güntekin/Çalıkuşu
4-Ivo Andric/Drina Köprüsü
5-Umberto Eco/Gülün Adı
Zorbalığın ve Linçin Adresi Sosyal Medya
Düşünce ve konuşma özgürlüğü hakkında dünyanın en saygın simlerinden biri olan, Avusturyalı yazar ve filozof Russell Blackford’un 2018’de yayınlanan ‘Görüş Zorbalığı ve Linç Kültürü’ (The Tyranny of Opinon) isimli araştırma inceleme kitabı Birol Akmeriç’in kaleminden kısa süre önce Türkçe’ye çevrildi.
‘Görüş Zorbalığı ve Linç Kültürü’, sosyal kontrolün her geçen gün daha çok dayatıldığı, sosyal medya ve linç kültürünün utandırmayı, dışlamayı, insanları taciz etmeyi kolaylaştırarak kariyerlerini mahvedip, yaşamlarına mal olabildiği bu çağda, kendini liberal olarak tanımlayanların bireysel özgürlükleri sakınmadan tehdit ediyor olması, genç neslin nefret kültürüne eski neslin göz yumması ile ortaya çıkan hayal kırıklığı gibi daha önce belki de pek de etraflıca düşünmediğimiz konularda düşünmeyi teşvik ediyor. Russel, nefret, tabu, mağduriyet gibi konularda teşhis koyarken bir yandan da okura direniş stratejileri öneriyor.
Eğer bu konuları okuyup öğrenmeyi ve olaylara farklı pencerelerden de bakmayı seviyorsanız bu kitabı da seveceksiniz.