Buddha’dan sonra yeryüzüne gelen en çok ‘aydınlanmış’ ikinci kişi olarak kabul edilirken cinsel taciz, vergi kaçırma, cinayete teşebbüs, terör saldırısı gibi yenilip yutulmaz skandallara adı karışan Osho…
Bir yanda “Neyi seversen, o olursun. Sevgi simyadır. Asla yanlış şeyi sevme çünkü seni dönüştürecektir. Hiçbir şey sevgi kadar dönüştürücü değildir. Seni daha yükseklere, doruklara çıkarabilecek bir şeyi sev. Senin ötende bir şeyi sev*” gibi bilgece laflar eden diğer yandan tarikatını yıllarca yöneten sekreteri Sheela’ya “Onunla sevişmediğim için bütün bunları yaptı. O bir kadın değil, kaltak olduğunu kanıtlamıştır” diyen Osho… Osho! Hangi Osho?
Kimilerine göre insanların kanatlarını kırdığı bir melek kimilerine göre ise melek numarası yapan bir şeytan! Osho! Hangi Osho?
Osho kim? Osho, Osho mu? Osho’nun gerçek adı ne? Gerçek ismi Chandra Mohan Jain idi ancak 1960’lardan itibaren Acharya Rajneesh (Acharya öğretmen/profesör, çocukken edindiği lakabı Rajneesh ise gecelerin efendisi demektir) ismini kullanmaya başladı. 1970’lerde ve 1980’lerde Bhagwan (Kutsanmış olan) Shree Rajneesh ismini aldı. Antelope’ta (Wasco County, Oregon, ABD) tarikatı için kurduğu komün büyük skandalların ardından yerle bir olunca döndüğü memleketi Hindistan’da yeni bir başlangıç yapmak için Japonca öğretmen anlamına gelen ‘Osho’ ismini seçti. Öyle bir guru düşünün ki ismi bile karmaşık… Yaşamı boyunca çoğunlukla ‘gecelerin efendisi’ (Rajneesh) ve ‘kutsanmış olan’ (Bhagwan) olarak anılsa da yazı boyunca kendisinden Osho olarak söz edeceğim.
Osho Her Şeye Karşı
Başlangıca gidersek… 1931 yılının sonunda küçük bir köy olan Kuchwada’da (Bhopal, Hindistan) doğdu Osho. Henüz 21 yaşındayken Bhanvartal Bahçesi’nde (Jabalpur) bir ağacın altında otururken yaşadığı mistik bir deneyimle aydınlandığını anlattı hep. Çocukluğundan itibaren felsefeye ve ‘ben’ duygusuna ilgi duyuyordu. İçine doğan bilgileri öğrendiği her şeyden daha çok önemsese de üniversitede felsefe okudu. Eski Yunan filozoflarından mutasavvıflara, varoluşçulardan aydınlanmacılara herkesi dikkatle inceledi. Diğer gurulardan onu ayıran da bu olacaktı. 1958’de Jabalpur Üniversitesi’nde felsefe dersleri vermeye başladı. Aynı dönemde bütün Hindistan’ı gezip konuşmalar yapmaya başladı. İyi bir hatipti ve kısa sürede ülke çapında pek çok konuşma daveti aldı. Başlarda sosyalizmle özdeşleştirilmiş olsa da sonradan en çok sosyalizmi ve komünizmi kötüledi. Eleştirdikleri arasında ülkenin ruhani lideri Gandhi de vardı. Gandhi için “Yoksulluğa tapan mazoşist” tanımını pek çok kez kullandı. Daha sonra Gandhi’yle ilgili açıklamaları için açık bir özür dilemese de pişmanlık belirtecekti ama edilen o büyük laflar bir kenara yazılmıştı. Dinleri, din adamlarını, kapitalizmi ve daha pek çok şeyi de eleştirecekti. Fikir olarak hemen her şeye karşı çıkıyordu. Hindistan’ın bağrından bir anarşist, bir provokatör çıkıyordu. Üstelik özgür seks çağrıları yaparak.
“İnsanlar iki şekilde yaşayabilir: Ya diğerlerinin, bağnazların ve ahlakçıların komutlarına göre ya da kendi ışığına göre**” diyen Osho, kendi ışığını(!) yaymak üzereydi.
Varlıklı Sadık Taraftarlar
Hindistan’ın geri kalmışlıktan kurtuluşuna reçeteler de veriyordu: Kapitalizm, bilim, modern teknoloji ve doğum kontrol.
En çok savaşmayı seçtiği cephe dinler ve dindarlarıydı. Aykırı söylemleriyle sürekli tartışmaları alevlendirirken bir yandan da sadık taraftarlar topluyordu. Çok kabaca komünizm ve kapitalizm arasındaki güç mücadelesinden doğan Soğuk Savaş’ın hüküm sürdüğü o sıcak yıllarda Hindistan’ın varlıklı iş insanlarını ve tüccarlarını yanına çekmeyi de bu sivri çıkışlarına borçluydu. Sosyalizm ve komünizm karşıtı söylemleri sayesinde yanına toplanan zenginler kesenin ağzını açmıştı bir kere.
O meşhur kampların temelleri de 1962’de atıldı. Kısa ve uzun (3-10 günlük) kamplarda meditasyonlar yaptırmaya başladı. Yıl 1968 olduğunda üniversiteyle ilişiğini kesti. Aynı yıl başladığı konferans serisinde (daha sonra Seksten Süperbilince: Cinselligin Önemi olarak kitaplaştırıldı***) Hindu liderlere özgür seks çağrısı yaptığı için ‘Seks Guru’ olarak anılmaya başlandı. Pek çok kez “Seks kutsal bir deniyimdir” dediğinde büyük alkışlar aldı. Meditasyon için ‘çoklu orgazm’ demişliği de vardır.
O ünlü ‘Osho Dinamik Meditasyonu’ 1970’lerin başında uygulamanya başlandı. Beş aşamadan oluşan ve bir saat süren meditasyon**** Avrupalı ve Amerikalı anlam arayışındaki entelektüel ve varlıklı insanların yolunu Hindistan’a düşürmeye başladı. Osho, bir yanıyla da Hindistan mistisizmini Batı’ya modernleştirerek aktaran öncülerden birisidir. Ve onun kampları yeryüzünde gidecek yer arayan dağılmış hippie’lere de cazip geliyordu.
Bu Aşramda Bir Şeyler Oluyor
Hareketi ‘sannyasins’ olarak adlandırılıyordu. 1970-1974 yılları arasında Mumbai’de yaşadı. Edindiği ilk sekreteri sayesinde toplanan bağışlar yerleşik olmasına yardım etmişti. Bu bir çeşit kurumsallaşmaydı da aynı zamanda. Fakat bu kutsal kişi ne kadar aydınlanmış olursa olsun Mumbai’nin havası ona yaramadı; diyabet, astım ve sayısız alerji geliştirdi. Ve Koregaon Park, Pune’ye taşınıp aşramını (inzivaya çekilmek ve eğitim için kullanılan bir çeşit manastır) açtı. Yunan mirasyedi bir müridi sayesinde almıştı aşramı. Artık eskisinden de fazla bağış ve batılı ziyaretçi çekiyordu. 1981 yılına kadar bu aşramda sürdürdü faaliyetlerini. Meditasyonlar, terapiler, misafir evi derken aşram bağışlar dışında da hatırı sayılır gelir yaratmaya başlamıştı. Bordo elbiseler giyen müritlerin bazıları Avrupa’da varını yoğunu satıp buraya yerleşmişti. Çocuklarını alıp aşrama yerleşen aileler de vardı ama aşramda aile birimine yer yoktu.
Aşramdaki bazı terapi grupları deneyseldi ve katılımcılar arasında bir dereceye kadar fiziksel saldırganlığa ve cinsel ilişkiye izin veriyordu. Şiddet içeren terapilerde ve grup seks deneyimlerinde yaralanmalar basına sızıyordu. Aşrama mürit gibi girip çılgın orjilerin görüntülerini alıp yayanlar da vardı üstelik. Terapilerdeki şiddeti eleştirdiği için terapist Richard Price, sekiz saat eli sopalı müritlerce bir odada tutuldu ve aşramdan kolu kırık olarak kovuldu. Bernard Gunther ise Pune’den içinde fotoğraflarda olan ‘Aydınlanma İçin Ölmek’ adlı kitabı yazacaktı.
Osho sürekli otoriteyle gerilimler yaşarken, aşramı da sürekli olarak bir takım aşırılıklarla haber oluyordu. Osho’nun CIA ajanı olduğu iddiaları hemen her gün dile getiriliyordu. Ve ikinci sekreteri Ma Anand Sheela da o günlerde yetkiyi eline almıştı. Yılda 30 bin ziyaretçi ağırlayan aşram finansal olarak çok güçlenmişti. Fakat oraya gelenler artık Osho’nun sesini duymayacaklardı çünkü 1981’de üç buçuk yıllık sessizliğe girmeye karar verdi. Yine de aşram ziyaretçilerle doldu taştı.
Hindistan hükümetinin pek sempatik bakmadığı hareket ülkede tepki topluyordu. Aşram’a gelmek isteyen batılılara vize verilmemesi Osho’nun büyük göçüne neden oldu. Madem müritler Hindistan’a gelemiyordu liderleri onlar için başka bir çatı inşa edecekti. Bu kararı gerçekten verenin sekreteri Sheela olduğu söylenir ama koskoca tarikat liderini zorla götürmüş olamaz değil mi? Sürekli yaşanan gerilimlerin ardından müritleriyle soluğu ABD’de aldı Osho.
‘Rolls Royce Guru’luğa Yükseldi
Osho’nun yaşamının bu bölümünü çok konuşulan Wild Wild Country belgesel serisi çok detaylı anlatmıştır; tavsiye ederim.
Osho, 1981 yılında turist vizesiyle ABD’ye gitse de görünüşe göre bu sağlık gerekçesiyleydi. Aylarca New Jersey’deki Rajneeshee Merkezi’nde kaldı. Pek çok doktor (bir bölümü müridi) onu muayene etti. Hatta onu muayene ve tedavi etmek için Londra’dan gelen doktorlar bile oldu. Gecelerin efendisine bel fıtığı teşhisi kondu. Sekreteri Sheela, kamuoyuna Osho Hindistan’da kalırsa ölüm riski taşıdığını, tedavi ve gerekirse ameliyat olmak için ABD kalması gerektiğini duyurdu.
Bir yandan da nüfusu 50 kişi olan Antelope’de yeni komünü kuruldu. Hiçbir zaman Hint fakirlerinin tarikatı olmayan, batılı zenginleri çeken tarikat nihayet olması gereken yere gelmişti. Ve 93 Rolls Royce sahibi tarikat lideri artık ‘Rolls Royce Guru’ olarak anılmaya başlandı. Pırlantalarla kaplanmış lüks saatler, incilerle süslü takkeler gibi pahalı hediyelere düşkünlüğü de gözlerden kaçmıyordu. Zaten ‘Zorba the Buddha’ diye bir kavram ortaya atmış, Yunan Zorba gibi yaşamın zevklerinden kaçınmayan, Buddha gibi aydınlanmış yeni bir insan türü yaratma iddiasını çok önceden dile getirmişti.
Kıyametlerin koptuğu kamp da burasıydı. Bordo kıyafetli binlerce tuhaf insandan rahatsız olan Antelope halkı itiraz ediyordu; tarikat buna karşılık evlerini satın alıyordu. Tarikat şehrin yönetimine göz dikiyordu. Yerel seçimler yapılıyordu; tarikat ABD’nin pek çok eyaletinden binlerce evsizi toplayıp getiriyordu ki kendi lehlerine oy atsınlar. Şehir şebeke suyuna zehir katmaya çalıştıkları iddiası var ki daha sonra Osho, bu korkunç eylemin Sheela’nın başının altından çıktığını söyleyecekti. Komündeki otelleri bombalanıyordu; tarikat bu bahaneyle silahlanıyordu. Komşuları koca komünün içinde, etrafında otomatik tüfeklerle dolaşan bordo elbiselileri gördükçe dehşete düşüyordu. Tarikatın yıllarca pek çok kişiyi izinsiz dinlediği de ortaya çıkacaktı.
Birkaç yıl içinde tarikat içi çekişmeler sonlarını getirdi. Sheela, kendi küçük çetesiyle Osho’yu öldürmeye çalıştıklarını iddia ettikleri doktoru ve karısını öldürmeye çalıştı (Bu girişimle ilgili olarak hakkında verilmiş kesin bir mahkumiyet kararı var). Bu başarısız girişimin ardından Sheela, küçük çetesiyle birlikte Almanya’ya kaçtı.
Onca yıl öğretiler, inziva, aydınlanma derken bir gurudan birazcık da olsa erdemli, sakin, şimdilerin moda deyimiyle “Her şey bir nedenle olur; vardır bir hayır” demesini bekliyorsunuz ama Osho, ‘kaltak’ diyerek saldırdığı Sheela’ya nefret kusuyor.
Bu skandalın ardından Osho, göçmen yasalarını ihlal ettiği gerekçesiyle tutuklandı ve para cezasına çarptırılıp, ABD’den ayrılması konusunda uzlaşıldı. 1985 yılında Pune’ye geri döndü. 1990 yılında öldüğünde, ki pek çok müridi CIA veya başka gizli servisler tarafından zehirlendiğini düşünüyor, sadece 58 yaşındaydı. ‘Osho’ ismini de Hindistan’a geri döndüğünde temiz bir başlangıç yapmak için seçti ve yaşamının sadece son 5 yılında kullandı.
Evet, Osho kitaplarında yaşama, var oluşa dair muazzam saptamalar yapar; doğu mistisizmini batıya uyarlamıştır; çok zekidir ama yaşamı skandallarla geçmiştir. Bir guruda olmasını bekleyeceğimiz sabır, saygı, özenle seçilmiş sözcükler, tevazu, tevekkül, egoyu öldürme, fani dünyaya aldanmama, nefsini kontrol, aşırılığa kaçmama, denge ve dünya malında gözü olmama gibi erdemlere sahip değildir. Güya toplamsal normları, sosyal kontratları yıkmıştır ama kendi yollarına kırmızı halılar döşetmiş, çiçekler döktürtmüş, gösterişli koltuklarda oturmuş, incili takkeler takmış, pırlanta saatler almış, insanları ayağına eğdirtmiş, eteğini öptürtmüştür. Modern Buddha olması beklenirken sekse, lüks ve şatafata düşkün bir şarlatan olarak anılması da kaderin bir cilvesi olsa gerek.
Pune’de hâlâ açık olan Osho Meditasyon Merkezi her yıl binlerce insanı ağırlamaya ve bir para makinası gibi çalışmaya devam ediyor. Osho’nun beyaz mermerlerle döşeli evinde Osho’nun boş koltuğunun önünde ritüeller ve meditasyonlar yapıyorlar.
Bazı görüşlerinden, saptamalarından faydalanmak ama kendisini kutsal bir şahsiyet gibi görmemek belki de en iyisi. Tıpkı güzel şiirler yazmış bir şairden, muhteşem bir karakter beklememek gerektiği gibi.
* Osho Terapi; Svagito R. Liebermeister
** Ahlaklı, Ahlaksız, Ahlaküstü: Neyin Doğru ve Neyin Yanlış Olduğunun Farkına Var; Osho
*** Osho’nun en çok satan kitabı. Hiçbir kitabını kendisi yazmamıştır. Tüm kitapları konuşmalarından derlenmiştir.
**** Osho bu meditasyonu bilimsel olarak tasarladığını söyler. Dinamik: Efor ve Meditasyon: Sessizlik. İlk üç bölüm 10’ar dakika sürüyor: Kaotik Nefes, Patla, Hoo mantra. Son iki bölüm ise 15’er dakika sürüyor: Sessizlik ve Kutlama.