Çağdaş sanatı sinema ve farklı disiplinler ile yeniden yorumlamayı gözeten Fondazione Prada, bu tavrını Roma ve Yunan arkeolojisi üzerinden kültür mirasının ‘geri dönüşümü’ adına da gösterdi. Milan’da 23 Kasım’da açılacak ‘Güzelliğin Geri Dönüşümü’ sergisi, sekiz yıllık bir projenin son halkası. Etkinlik, Paris’teki Louvre Müzesi, Viyana Sanat Tarihi Müzesi, Roma’daki Musei Capitolini, Vatikan Müzesi ve Galleria Borghese ile, Floransa’daki Uffizi Galerisi ve Napoli’deki Ulusal Arkeoloji Müzesi’nden 50’nin üzerinde antik eseri, yeniden kullanım ve geri dönüşüm açısından, tekrar yorumluyor.
İtalya’nın Venedik ve Milano bölgelerinde, yaklaşık 20 yılı aşkın süredir görsel sanatlar ve sinema alanında yaptığı kolektif projelerle adını duyuran bir kültür sanat kurumu hizmet veriyor: ‘Prada Vakfı’ (www.fondazioneprada.org) eserlerin yalnız teşhiriyle değil, onları meydana getiren güncel felsefî zeminde türlü araştırma sahaları ile güncel sanatın kurduğu değişken irtibatı gözeten bir kültür politikası gözetiyor. Bu koşullar altında Prada Koleksiyonu, bünyesinde çoğunlukla 20 ve 21’nci yüzyıla karşılık gelen işleri barındırıyor. Kurum, koleksiyonu, bir potansiyel enerji ve farklı bakış açıları adına bir kaynak olarak kullanmayı tercih ediyor. Bu yüzden vakıf, çağrıda bulunduğu küratörler, sanatçılar, mimarlarla olduğu gibi, öğrenciler, yazarlar ve düşünürleriyle de yeni yorum ve önceden tespit edilememiş nice fikrin peşine, merakla koyuluyor.
Milan’daki yapısı 1910’ lardan eski bir damıtma tesisi ( Milan – Fondazione Prada ) olan ve ilgili mimarî kalıntıyı, hem yalın ve hem de görkemli kalabilmiş üç güncel yapı ile güncellemiş Fondazione Prada’nın yaptığı, bu yönüyle, dünya bilimi, kültür ve sanatını her seferinde insanlığın çıkarına ‘geri dönüştürmek’ ve daha da güzel bir geleceğe vakfetmek olarak nitelenebiliyor.
Yapı, bu bağlamda küratöryel üretim birimleri, kuruma yön veren Başkanların buluşabileceği bir açık binasıyla olduğu kadar, her seferinde değişen ‘Düşünce Konseyi’nin toplantılarına da ev sahipliği ediyor.
İşte tam da ‘geri dönüşüm’ demişken, Fondazione Prada’nın 17 Kasım 2022 ve 27 Şubat 2023 arasında sunmaya hazırlandığı yeni sergisi, bu çizgiyi daha da netleştirmeye çalışıyor. Salvatore Settis ile Anna Anguissola’nın Denise La Monica eşliğinde, Milano’daki Fondazione Prada binasında açtıkları serginin tasarımını ise, dünyaca tanınmış Hollandalı ödüllü mimar Rem Koolhaas-OMA Mimarlık Ofisi üstleniyor.
Sergi, ‘antik-sonrası’ bir bağlam ile, eldeki Ortaçağ ve Barok aralıklı Yunan ve Roma antik buluntularının ‘yeniden kullanımı’nı, henüz araştırırken görünür kılıyor. Proje, vakfın yaklaşık sekiz yıldır yürüttüğü ‘Dizi Klasik / Serial Classic’ ve ‘Seyyar Klasik / Mobile Classic’ yaklaşımlı, yine Koolhaas-OMA tasarımı, Settis ve Anguissola imzalı Milano ve Venedik sergilerine de, dirsek teması sağlıyor. Girişimler, ‘klasik’ olanın yalnızca geçmişten bir miras olarak tecrübesinin değil, ancak bugünü ve yarını biçimlendiren, olmazsa olmaz bir kudret unsuru olmasının da altını çiziyor. ”
‘Güzelliğin Geri Dönüşümü’ sergisi, antik bir buluntunun sırf kalıntı olma halinden sıyrılarak, tarih içinde onun yeniden kullanım vesilesiyle harekete geçmiş değer biçimine dikkat çekebilmeyi amaçlıyor. Geri dönüşüm tecrübesi gören ve bu yeni kavramsal çerçeve üzerinden maruz kaldığı yeni anlam ile, metinlerarası bir meşruluk deneyimi geçiren her tarihsel buluntu, aynı zamanda sanat eserlerinin ihtiva ettiği anlam akışkanlığı, ya da kullanıldıkları zamana, edindikleri algıya ve yoruma dayalı sanatsal süreçlerin dönüştürücü ve tekinsiz doğasına da atıfta bulunuyor.
Küratör Settis, yaptıkları araştırmalara dönük olarak söyledikleri esnasında, ‘yeniden kullanım’ın üç doğrultuyla karşımıza çıktığını öne sürüyor. Settis’e göre bir tarihsel-kültürel nesnenin yeniden kullanımı içinde ya ‘anısal’ (geçmişten bu yana odaklı), ‘kurumsal’ (bugünden kaynaklı) veya ‘öngörüsel’ (gelecekten kalkan) bir yönelimi belli ediyor. Elbette ki elde mevcut deliller, metinler olmaksızın, hangi vakanın diğeriyle ilişki içinde olduğu bilinmezken, bunu yapabilmek için olası yöntemlerin başında, hepsinin eş zamanlı teşhiri geliyor.
Sergi, yeniden kullanım açısından kavramsal bir göndermesini daha, Alman tarihçi Reinhart Koselleck’in ‘geçmişi geleceğe zerk etmek’ ifadesiyle netleştiriyor. Buna göre, yeni kavramsal çerçeve, yeniden kullanıma açtığı şeyi hazmediyor, ancak bunu yaptığı esnada dahi onun içinden aldığı şeyin mülkiyetini tanınır halde bırakıyor veya bunu böyle arzuluyor.
Serginin Koolhaas/OMA ve Giulio Margheri tarafından tasarlanan yüzü, Fondazione Prada’nın (*) Podyum ve Mahzen isimli iki yapısına serpiliyor. Etkinlik böylece tarihsel analiz, keşif ve hayal gücünün daha iyi tecrübe edilmesine vesile oluyor. Sözgelimi, Podyum’daki sergileme anlayışı izleyicilerin sergileri farklı hızlarda deneyimlemelerine vesile olurken, düşük seviyeli, akrilik malzeme kaideler parçaların birer grup halinde izlenmelerini sağlıyor. Bu yönüyle sergi için kullanılan kimi altyapı malzemelerinin geçmiş etkinliklerden bu yana yeniden kullanılmış olması da, serginin teması ile diğer bir boyut ilişkisi daha kuruyor. Sergi, bir yandan yapıtların tarihsel ve sanatsal değerini gösterirken, bir yandan ise anlamın tecrübe ettiği göç, çeviri ve evrimin nasıl olduğunu idrak edilir kılmayı amaçlıyor.
Bu yönüyle söz konusu iki yapıda, Podyum ve Mahzen binalarında uluslararası ve İtalyan kamusal koleksiyonları ile müzelerinden, 50’yi aşkın yapıt izlenime sunuluyor. Bu koleksiyon ve müzeler arasında Paris’teki Louvre Müzesi, Viyana Sanat Tarihi Müzesi, Kopenhag, Ny Carlsberg Glyptotek kurumu, Roma’daki Musei Capitolini, Vatikan Müzesi ve Galleria Borghese ile, Floransa’daki Uffizi Galerisi ve Napoli’deki Ulusal Arkeoloji Müzesi bulunuyor.
Sergilenecek yapıtlar arasında, geç antik Roma dönemi M.S.4’ncü Yüzyıl’dan kalma devasa figüratif heykeliyle Konstantin’e ait el ve ayak parçaları, Aşil’in yaşamını betimleyen mermer bir rölyef ile aynı döneme ait bir yapıt ve Atinalı heykeltıraş Salpion’un oyduğu, daha sonra Gaeta Katedrali’nde kullanılmış, M.S. ilk yüzyıla ait Dionisos dönemine dair bir mermer krater de bulunuyor.
Sergilenen çalışmalardaki belli eserler, antik materyallerin gerek fonksiyonel, gerekse politik ve dinsel hangi gerekçelerle yeniden kullanıma açıldığına odaklanırken, bunlar arasında yeniden kullanılan ama günümüze değin hiç anlaşılamamış olanları da yer alıyor. Buna örnek olarak, Helenistik döneme ait bir heykel grubu olan M.S. 4’ncü Yüzyıl tarihli ‘Ata Saldıran Aslan’ verilebiliyor. Capitoline Hill’de bulunan bu çalışma, bir süre sonra ‘İyi Kent İdaresi’ için de bir alegori olarak tarihe iz bırakmışlığı ile örnekleniyor.
Netice yerine sergi, günümüz sanatında artık kaçınılmaz bir refleks haline gelmiş sanat tarihsel ‘gönderme’nin antik çağlardan günümüze zaten hem anlamsal, hem de materyal bağlamda, farklı niyetlerle çoktandır sürdüğünü tekrar düşündüren, tartıştıran ve hatırlatan bir karakter taşıyor. Etkinlik, küresel insanlık kültürü, estetiğin ekolojisi, değerin evrimi ve özgünlüğün bileşik temelleri açısından kıyaslanamaz bir müzakere alanı yaratıyor. (*) Bu içeriğin hazırlanmasında katkıda bulunan Fondazione Prada Basın Birimi’ne teşekkür ederiz.