Dünyada bu yıl başından itibaren gündemi belirleyen, milyonu aşkın cana mal olup, ABD Başkanı Donald J.Trump ve First Lady Melania Trump dahil, yüz binlerin aşı umuduna kapılmasına yol açan küresel pandemi vakası, hayatlarımızı da dönüştürdü. Kovid – 19 isimli virüsün neden olduğu köklü değişiklikler, hiç kuşkusuz küçüklerin de kamusal alanda etkinlik ihtiyaçlarına da sirayet etti.
Sanat Merkezleri de bu konuda çeşitli projeler geliştirdi. Örneğin Arkas Sanat Merkezi çocukların hem eğitici hem de keyifli dakikalar geçirmesini sağlamak amacıyla 5-7 ve 8-10 yaş gruplarına özel online aktiviteler düzenledi. “Çocukların Neşeli Günü ”, “Neşeli Yüzler, Yaratıcı Çocuklar” “Masal Anlatıcı Kuklalar”, “Şekil Şekil Bahar Çiçeklerim”, “Neşeli Dinozorlar Diyarı”, “Çizgilerin Dansı”, “Renkleri Öğreniyoruz”, “Sevdiğim Oyuncaklar ve Eğlenceli Resimlerim” ve “Macera Adasına Yolculuk” etkinlikleri 5-7 bu yaş grubu için evde vakit geçirmenin en keyifli yolları arasında yer aldı. Arkas Sanat Merkezi 8-10 yaş aralığındaki çocuklar için de onların beceri ve gelişimlerine uygun aktiviteler hazırladı. “Vizörden Bakan Kim?” “Kolajımdaki Eğlenceli Sanatçılar”, “Yaratıcı Çocuklar Portre Çalışması”, “Hayal Gücü Çiçeklerim”, “Neşeli Çocuklar”, ve “Eğlence Parkımı Tasarlıyorum” aktiviteleri bu yaş grubundaki çocukların evde de olsalar keyifli vakit geçirmelerini sağladı.
Küçük ekranlara, ya da TV çıkışlı eğitim sistemlerine maruz kalan miniklerin kültür ve sanatla ilişkileri, eskisinden çok daha hayati bir noktaya doğru ilerledi. Biz de hal böyle iken kimi yayınevlerinin kapısını çaldık ve bu koşullarda nasıl bir program ortaya koyduklarını, minik okurlarının profilini neye göre gözettiklerini kendilerine danıştık.
Dosyamızda kaçınılmaz olarak ayrıca, Türkiye’nin belli başlı müzelerinin de bu alanda verdiği emekleri büyüteç altına aldık.
Keyifli okumalar! Keyifli (ve maskeli, mesafeli, dezenfekte) gezmeler!
Deniz Mete,
Can Yayınları
Pandemi sürecinde yayınevinizin çocuk kitapları programında bir güncellemeye gittiniz mi?
Geçtiğimiz aylarda kitapçıların kapanması, adaptasyon sürecinde yaşanan lojistik sorunlar elbette kitapların okura ulaşmasını zorlaştırdı. Okurun kitaba erişimde alıştığı hız ve pratiklik de kaçınılmaz biçimde sekteye uğradı. Can Çocuk için yeni kitap basımına kısa bir ara verdiğimiz, esas olarak tekrar baskılara odaklandığımız bir dönem oldu. Elbette buna bağlı olarak yılın kalanında ve 2021 takviminde ciddi güncellemelere gitmemiz gerekti.
Bu alanın yerli ve yabancı üretimini dengelemek sizin için ne anlam taşıyor?
Pek çok açıdan önem verdiğimiz bir denge bu. Çokkültürlülük, kültürel çeşitlilik, insani zenginlik… ne şekilde adlandırırsak adlandıralım, yalnızca edebiyatın değil, birlikte yaşamanın da olmazsa olmazı. Barış ve uyum içinde var olmamızın ilk koşulu, birbirimizi görmekten geçiyor. Konu çocuklar olduğunda, bunun önemi kat kat artıyor. Farklı dil ve kültürlerden, yaşayış ve duygulanım biçimlerinden, görme ve anlatım biçimlerinden, edebi akımlardan beslenmiş zengin bir skalayı nitelikle, kaliteyle çocuğa sunabilmek, onu edebiyatla buluşturmak demek aslında.
Okur profilinize bakınca, hangi yaş kategorilerinde, ne gibi taleplerle karşılaşıyorsunuz?
Can Çocuk’un “başlangıç yaşı” olarak tanımladığı yaş lar 5 ila 14 arasında değişiyor. Tavan yaşı ise sınırsız. Çünkü edebiyatın ve ondan alınan hazzın yaşa bağlı net sınırları yok… “Talep” diyerek ise aslında çok önemli bir noktaya değindiniz: Okurdan ziyade, çocuğu çevreleyen ve çocuk edebiyatı yayıncılığını oluşturan yetişkinlerin talepleri daha çok duyuluyor ve belirleyici rol oynuyor. Elbette bu, bir dereceye kadar anlaşılır. Ama biz yetişkinler, o dereceyi tutturabiliyor muyuz? Mesela uğruna çalıştığımız esas kitle olan çocuğun beklentilerinden ve beğenilerinden ne kadar haberdarız? Ya da bunu ne kadar önceliğimiz haline getirdik? Çocukların okuma deneyimlerini onlarla ne kadar konuştuğumuz ve önerilerimizi buna göre geliştirdiğimiz, büyük bir soru işareti. Genel yaklaşım hâlâ “çocuk için / adına kitap seçmek” ve hatta “liste yapmak” üzerine kurulu. Yazabildiğimiz kadarının “çocuğa yetmesi” gerektiği ya da “çocuk için en iyisi” olduğu arasında bir kabul noktası belirliyoruz çoğunlukla. Ya da ekonomik getirisi yüksek görünen içeriği “en iyi” kabul ederek kendimizi güvence altına alıyoruz. Çocukla birlikte, onun sorularını, merakını, potansiyelini, estetik gereksinimlerini dert edinen bir edebi kültür için hâlâ çok çalışmamız gerekiyor. Bir önceki sorunuzu da hatırlayarak, nitelikli çeviri edebiyatın burada da önemli bir rol oynadığını söyleyebiliriz… Tabii ki okur hâlâ orada ve talebinde çok haklı: Onda ilgi uyandıracak bir öykünün ve nitelikli bir anlatımın, estetiğin varlığı. Konular ise, okurun hayatını dolduran, zihnini kurcalayan, duygularını canlandıran unsurlara bağlı olarak çeşitlilik gösteriyor.
Eserlerinize gösterilen ilgi, küçüklerle kurduğunuz ilişkiyi ne yönde özelleştiriyor? Sözgelimi bir çok baskı yapan bir çalışma karşısında refleksiniz ne oluyor ?
Belli eserlerin sürekli tekrar baskı yapması kuşkusuz her yayınevi için azımsanamaz bir önem taşır. Bu durum, ölçeği ne olursa olsun, bir yapının hayatta kalma refleksine olumlu bir cevap niteliğindedir. Mesele, daha çok refleksinizin bundan ibaret olup olmadığında aslında. Yayıncı, her şeyden önce bir okur olarak sevdiği, inandığı, zevk aldığı eserleri ne kadar basabiliyor, yayıncılık ideallerini ne kadar hayata geçirebiliyor, okurunun ihtiyaçlarından ne kadar haberdar ve onlara karşı ne kadar dürüst kalabiliyor… aslında bu da bir denge meselesi. Bireysel hedeflerimiz ve bu hedeflere giden yolda yapmamız gerekenler gibi. Çocuk kitapları yayıncılığındaki esas motivasyonlarınız neler? Bunun cevabına bağlı olarak, yayınlarınız aracılığıyla okurla kurduğunuz bir ilişkiden söz edebilir hale geliyorsunuz.
Okullarla ve Türkiye’deki uzak kesimlerde yaşayan minik ihtiyaç sahipleri ile ne gibi ortak projelere imza atıyorsunuz?
Okurluğa ve edebiyata yönelik, bağışın ötesinde çalışmalar gerçekleştiren sivil toplum kuruluşlarının projelerine verebileceğimiz en anlamlı desteği vermeyi her zaman önemsiyoruz. Özellikle de kütüphanelerin yetersiz kaldığı bağlamlarda. Burada elbette sadece yayıncılara ya da sivil toplum kuruluşlarına değil, en çok ihtiyaç hissedilen noktalara kişisel motivasyonlarla gidip okurlarla buluşan yazarlara da öyle çok şey borçluyuz ki.
Nevin Avan Özdemir,
İş Bankası Kültür Yay., Çocuk ve Gençlik Kitapları Editörü
– Pandemi sürecinde yayınevinizin çocuk kitapları programında bir güncellemeye gittiniz mi ?
Evet, bu dönemde çocukları konuyla ilgili bilgilendirmeye, kaygılarını gidermeye yönelik kitaplar bastık. Özellikle okul öncesi ve ilkokul çocuklarına durumu korkutmadan, endişelendirmeden anlatan ve neler yapabileceğini öğreten çok miktarda kitabı hızla yayınladık. Bunları yaparken olağan yayın programımızı da aksatmadık. Planımızda yer alan bütün kitapları bastık.
– Bu alanın yerli ve yabancı üretimini dengelemek sizin için ne anlam taşıyor?
Yerli kitaplar bizim için çok önemli, ancak sırf yerli kitap olsun diye her şeyi basmıyoruz. Yerli kitapları da olabilecek en güzel haliyle çocuklara sunmak gibi bir hedefimiz var. Çocuk bölümüzde üç tane editörümüz var, biri sadece yerli kitaplarla ilgileniyor. Geçtiğimiz seneler içinde çok beğenilen yerli kitaplar yayınladık. Bu alanda hep daha iyiye giden bir grafik izlediğimizi düşünüyorum.
– Okur profilinize bakınca, hangi yaş kategorilerinde, ne gibi taleplerle karşılaşıyorsunuz?
Bizim çocuk ve gençlik yayınları bölümümüzün her yaş grubundan okuru var. Okul öncesinde veliler karton kitaplara eğilim gösteriyorlar. İlkokul grubunda kolay okunabilecek ince maceralar seviliyor. İlkgençlik ve gençlik döneminde ise açıkçası bütün kitaplarımız okur buldu. Tabii bizim dışımızda olan durumlar da var. Örneğin bir serimizde yabancı yazar iki kitap yazdı ve seriyi bıraktı. Üstünden yıllar geçti ama serinin devamı gelmedi. Hala bizi arayıp serinin devamını soran okurlarımız var.
– Eserlerinize gösterilen ilgi, küçüklerle kurduğunuz ilişkiyi ne yönde özelleştiriyor? Sözgelimi bir çok baskı yapan bir çalışma karşısında refleksiniz ne oluyor ?
Aslında satış en güzel tepki. Bir kitap çok beğenilince, o kitabı daha yakından inceleyip, onda ne yaptıysak diğerlerinde de aynısını yapıyoruz. Editörler olarak çocukların ya da velilerin o kitapta neyi sevdiklerini anlamaya çalışıp, bu konuda saatlerce konuştuğumu oluyor.
– Sanat kitapları ve çocuk başlığı sizin için neye tekabül ediyor?
Herhalde Türkiye’de çocuklar için en çok sanat kitabını çıkaran yayınevi biziz. On yedi yıla yakın zamandır, her yıl mutlaka birkaç tane sanat kitabı yayınlıyoruz. Yerli yazarların sanat kitaplarından, yabancı yazarlara, çıkartmalı sanat kitaplarından sanal uygulamaları olanlara kadar akla gelebilecek her çeşit sanat kitabını yayınladık. Uygulamayı indirip, tasarım yapabileceğiniz ya da piyano çalıp beste yapabileceğiniz sanat kitaplarımız bile var. Ayrıca farklı sanat akımlarını anlatan çıkartma kitapları bile yaptık. Üstelik bu kitapların hiçbiri de elimizde kalmadı. Belki diğerleri kadar hızlı satmadı ama hepsi başarılı oldu.
– Okullarla ve Türkiye’deki uzak kesimlerde yaşayan minik ihtiyaç sahipleri ile ne gibi ortak projelere imza atıyorsunuz?
İş Bankası ile ortak yürüttüğümüz, karnesini getiren her çocuğa ücretsiz verilen Bir Milyon Kitap projesi bile çocuklar için harika bir etkinlik oluyor.
Aynur Barkın
Uyurgezer Kitap, Editör
– Pandemi sürecinde yayın evinizin çocuk kitapları programında bir güncellemeye gittiniz mi?
Yeni çıkacak kitaplarımızın yayın tarihlerini bir parça ertelemek zorunda kaldık. Tam da hızımızı almışken salgın süreci patlak verdi. Bu sürecin dayattığı kesintilerden etkilenmedik diyemeyiz. Ancak yayın programımızı gecikmeyle de olsa hayata geçiriyoruz. Bu ay üç yeni kitabımız çıktı örneğin: Joy Cowley’den Sığınak, Paul ve Peter Reynolds kardeşlerden Çöp Dedektifleri ve Çiçek Kurtarma Operasyonu. Önümüzdeki ay da iki yeni kitap var sırada.
– Bu alanın yerli ve yabancı üretimini dengelemek sizin için ne anlam taşıyor?
Bizce yarı yarıya yerli ve yabancı kitap iyi bir denge oluşturur. Ancak şimdiye kadar yayınladığımız bütün kitaplar çeviri. Çocuk edebiyatı dünyanın pek çok ülkesinde epey kurumsallaşmış, kendi geleneklerini yaratmış bir alan. Kapsamlı katalog taramalarından süzdüğümüz nitelikli kitapları seçip yayınlıyoruz. İstiyoruz ki yayınlayacağımız yerli eserler de aynı nitelikte olsun. Ancak gelen başvuru dosyaları genelde özgünlük noktasında sorunlu metinler içeriyor. Salt yerli diye kitap yayınlama düşüncemiz ve acelemiz yok. Niteliği korumak durumundayız. Öte yandan bu topraklarda yaşayan çocukların anlatılmaya değer pek çok hikâyesi olduğunun bilincindeyiz. Üzerinde iyi çalışılmış, özenli yerli dosyaları yayınlamak için sabırsızlanıyoruz. Bu anlamda ilk yerli kitabımız Çiğdem Sezer imzası taşıyacak. Umarız gerisi de gelir ve zamanla yarı yarıya gibi bir dengeye ulaşma fırsatı buluruz.
– Okur profilinize bakınca, hangi yaş kategorilerinde, ne gibi taleplerle karşılaşıyorsunuz?
Çocuk-okurlarımızdan çok onların ebeveynleri ve öğretmenleri kitaplarımız üzerine konuşuyor. Çocukların sesi pek duyulmuyor ne yazık ki. Anne-babaların ve öğretmenlerin çocuk kitaplarından kimi beklentileri olması çok doğal. Ancak bu alanda daha çok çocuk görüşü, önerisi duymayı önemsiyoruz. İlginçtir, aldığımız tepkiler hem çocukların hem de yetişkinlerin beklentilerini ortaklaştıran kitaplar yayınladığımızı gösterdi bize. Hemen her yaş kategorisinde yetişkinler çocuklarla yaşadıkları sorunların çözümünü kolaylayacak, güncel meselelere değinen kitaplar talep ederken; çocuklar daha popüler, eğlencelik, kolay okunur konuların peşinde.
– Eserlerinize gösterilen ilgi, küçüklerle kurduğunuz ilişkiyi ne yönde özelleştiriyor? Sözgelimi bir çok baskı yapan bir çalışma karşısında refleksiniz ne oluyor ?
Çocukları anlamaya bir adım daha yaklaştığımızı hissediyoruz. Yaptığımız her yeni kitapta çocuk dünyasını biraz daha keşfetmiş sayıyoruz kendimizi. Biz çocuk kitapları yayıncıları bir anlamda çocuk dünyası kaşifleriyiz. İşin bir parça çarpık bir yanı da var: Çocuk kitaplarını onlar adına biz yetişkinler yazıyoruz. Onların meselelerini, duygu dünyalarını anlamaya çalışıp kağıda geçirme iddiası biraz sorunlu aslında.
Külüstür çok baskı yapan kitaplarımızdan biri örneğin. Her yeni baskıda çocukların bizimle benzer noktalarda güldüklerini, düşündüklerini hayal ederek bir ortak duygudaşlık yakaladığımızı hissediyor ve daha gayretli çalışmaya koyuluyoruz. Doğru iz üzerinde olduğumuzu düşünüyoruz. Bizim için olağanüstü bir çalışma motivasyonu sağlıyor bu.
– Okullarla ve Türkiye’deki uzak kesimlerde yaşayan minik ihtiyaç sahipleri ile ne gibi ortak projelere imza atıyorsunuz ?
Biz genç bir yayıneviyiz. İki yıldır kitap yayınlıyoruz. Henüz proje diyebileceğimiz büyüklükte bir çalışmamız olmadı. Okullarla her geçen gün daha da artan bir ilişkilenme içindeyiz. Önümüzdeki yıllarda ortak projeler yapma fırsatı buluruz umarız.
Bu kapsamda çocuk, sanat ve kitap üçgeni sizin markanızla nasıl buluşuyor ?
Kitabı, sanatın hayal gücü aracılığıyla kendini var ettiği düşünsel bir üretim olarak görüyoruz.
Çocukları hayal güçlerini besleyen, kışkırtan eserlerle karşılaştırmak onların sanatı anlamlandırmalarına fırsat tanıyacaktır. Bu doğrultuda kitabı, sanat eseri olma özelliğini olabildiğince öne çıkararak çocuğa sunma çabasındayız.
Bugüne dek Fransız yazar Pakita’dan dört kitaplık Duygu Okulu dizisini, Amerikalı yazar Elieen Spinelli’den iki kitaplık Bayan Tilki’nin Sınıfı dizisini, Alman yazar Marc Uwe-Kling’den Büyükannenin İnterneti Bozduğu Gün kitabını, İspanyol yazar Jordi Sierra i Fabra’dan Sınavın Böylesi ve Deneyin Böylesi romanlarını, Yeni Zelandalı yazar
Joy Cowley’den Külüstür ve Sığınak romanlarını yayınladık.
Gelecek yayın programımızda netleşen birkaç isimden söz edeyim. Kanadalı yazar Jennifer Mook-Sang’ın Bir Konuşabilse! adlı romanını yakın zamanda okurların beğenisine sunacağız. Ayrıca bir de masal kitabımız olacak. Rus yazar Dmitriy Mamin-Sibiryak, İyi Uykular Alya kitabıyla raflarda olacak. Her iki yazarı da ilk kez Türkçe’ye çevirmenin heyecanını yaşıyoruz. Son olarak şair, yazar sevgili Çiğdem Sezer’in bir romanını hazırlamaktayız.